2 Eylül 2014 Salı

Bana Bir Şey Olmaz

Günaydın Dostlar,

Bugüne kadar sürekli olarak yanlış yapılan bir şeyi; bu güne kadar o işi yapan insanların salaklığına, cahilliğine, beceriksizliğine bağlama huyumuz vardır. Biz her şeyin doğrusunu bildiğimiz ve yaptığımız için o insanların başına gelen talihsiz işlerin bizim başımıza gelemeyeceğine çok güveniriz.

Bizi bile bile tehlikeye ve ölüme sürükleyen de bu ruh halidir. Bir milyon kişi inşaatlardan aşağıya düşmüştür ama biz halen “Onlar tecrübesizdi, kenarda yürümeyi bilmiyordu, ben 25 yıllık ustayım, bana bir şey olmaz.” deriz ve kenarlarda yürüyüp sakat işler yapmaya devam ederiz.
 
Bütün dünyanın kullandığı emniyete yönelik araçlar da bize sıkıntı verir. Kimi canımızı sıkar, kimi ayağımızı sıkar, kimiyle rahat çalışamayız, kimi kulaklarımızı tahriş eder, kimi alerji yapar vs. vs.
Beni bu sabah bu yazıyı yazmaya iten aslında bunlar değil. Benim derdim İstanbul’un kuzey sahillerinde her yıl Karadeniz’in hırçın dalgalarında denize giren kardeşlerimizle. Ben doğduğumdan beri Şile’de, Kilyos’ta, Riva’da denize grip de ölenlerin sayısı o kasabaların nüfuslarını geçti.

Peki, neden akıllanmıyoruz? Yukarıda da söylediğim gibi, “bana bir şey olmaz” ruh hali yüzünden akıllanmıyoruz.

Yetkililer her sene burada yaşanan boğulma olaylarının, yüzme bilmek veya bilmemekle bir alakası olmadığını bağıra, bağıra söylüyorlar. Bazı yerlere “buradan denize girmek tehlikeli ve yasaktır” diye levhada asmışlar. Daha ne yapabilirler?
Buradaki denizin garip bir yapısı olduğunu, alttan akan bir akıntının farkında olmadan insanları dışarı doğru çektiğini milyon kere herkes söyledi. Sen kıyıda, ayağımın basabileceği yerde oynuyorum zannederken, bir anda birde bakıyorsun ki derine gitmişsin. O anda da geri dönme çabası ve bir panik başlıyor. Dönemeyince de işler iyice kötüye gidiyor.

Bunu ısrarla anlamak istemiyoruz. Benim arkadaşlarım bile “ağabey onlar yüzme bilmiyordur” yoksa niye dönemesin diye ısrar ediyorlar. İnanın orada boğulan insanların birçoğu yüzme biliyordu. Suyun içindeki, dibindeki dışa doğru olan akıntı aldı götürdü onları bizlerden.
Dün yine Karadeniz kıyılarında 3 ayrı boğulma olayı yaşandı. Gencecik insanlar koptu bu dünyadan. Mekanları cennet olsun. Arkadaşlar ölüm insanlar için, hepimiz bir gün bu dünyadan kopup gideceğiz ama milyon kere denenmiş bir şeyi de bir kere daha denemenin hiçbir anlamı yok.
Uzmanlar “ne kadar iyi yüzme bilirseniz bilin kendinizi böyle bir durumla karşı karşıya bulursanız kesinlikle kıyıya yüzmeye çalışmayın” diyorlar. “Bırakın, sizi dalga açığa götürsün orada kıyıya paralel yüzmeye çalışıp, suyun üzerinde kalmaya çalışın ki, sizi arayanların, sizi bulup kurtarma şansı olsun” şeklinde yorumlar var.

Böyle bir panik anında daha da açıklara sürüklenmenin tek şansı olacağını düşünmek hiçbir kimse için kolay bir şey değil. İşin acı yanı, bir sorun anında dalgalardan ve hava şartlarından dolayı bu yörede kurtarma çalışmaları da çok zor oluyor ve genelde çok geç müdahale ediliyor.

Karadeniz kıyıları yıllardır bize bir mesaj veriyor ve biz ısrarla bu mesajı almak istemiyoruz. Buranın yapısı zor bir kumsal olduğunu artık kabul etmemiz lazım. Ben yüzerim, biz Karadeniz çocuğuyuz gibi laflar işe yaramıyor.
Dalga seni alıp götürdüğü zaman, "Nerelisin?" diye sormuyor.

Sağlıklı kalın, mutlu kalın...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder