24 Eylül 2014 Çarşamba

Garip Bir Kronoloji...

Günaydın dostlar...

Gerçekten de garip bir kronoloji.

Demin dikkatimi çekti ben Facebook’a gireli tam 7 yıl olmuş. Facebook ile ilk tanışmam, sevgili kardeşim Tayfun’un ısrarları sonunda 2007 yılının Ekim ayında olmuştu. O günden bugüne kadar da birçok şey yaşanmış.
Bu da demek oluyor ki, ben 7 yıldır insanların yarısı yenmiş yemeklerinin resimlerini görüyorum. Gerçekten de zaman çok çabuk geçmiş. Doğu Karadeniz yollarında, Gece Yolcuları’nın müziği eşliğinde keyifli bir seyahat yaparken, dönüşte Facebook’a gireceğime dair Tayfun’a söz vermiştim. Giresun’da denize karşı rakı içtiğimiz akşamlar tam 7 yıl geride kalmış.


Aslında Facebook’a girip ne yapacağımı da çok da anlamamıştım ama yine de herkes girdiğine göre bir bildikleri vardır herhalde diye düşündüm. Facebook’a asıl çağ atlatan, akıllı telefonlardan check in yapabilme ve resim çekip anında ekleyebilme olayıdır.

İstanbul’a geldiğime Facebook’a girecektim ve de ilk arkadaşım Tayfun olacaktı, öyle anlaşmıştık ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Benim girmemle beraber başka bir arkadaşımızdan arkadaşlık talebi geldi ve ben de ne olduğumu anlayamadan kabul ettim. Daha saniyesinde bir arkadaşım oldu ve maalesef Tayfun ikinci arkadaşım oldu. Tayfun da şaşırdı. "Bu da kim?" demeye başladı. Vallahi ben de bilmiyorum nasıl oldu ama bir anda arkadaş oluverdik.

Facebook’un sevmediğim tarafları da var ama genelde artıları eksilerinden daha fazla. Facebook olmasaydı birçok arkadaşımla buluşamaz, birçok kişiyle hiç tanışamazdım. Liseden hemen sonra yurt dışına gidip, 18 sene sonra döndüğüm için birçok arkadaşımla, dostumla irtibatım kopmuştu ama Facebook sayesinde birçoğu ile tekrardan buluşma imkânımız oldu.

Anlayacağınız Facebook’un katkıları inkâr edilemez. Şimdi olsa o kadar büyük sorun olmazdı ama bizim zamanımızda gittin mi buralardan kopuyordun. Telefon bile 1,5 günde bağlanıyordu. Fenerbahçe’nin maçlarının sonuçlarını, gelen gazetelerden 12-15 gün sonra öğreniyorduk.

Garip bir sıralama dedim ama bir nevi bir hatıra defteri gibi bir şey. Sizin her akşam deftere bir şeyler yazmanıza gerek yok; o sizin adınıza iyiyi de, kötüyü de bünyesinde saklıyor. O hiç unutamadığınız gece de orada saklı, hiç hatırlamak istemediğiniz gün de. Acılar, tatlılar her şey sıraya dizilmiş.
Hiç sevmediğiniz insan da orada, bir türlü unutamadığınız insan da Facebook’ta. Ya o ortaokuldaki sevgiliniz? Bu platform olmasa onu bir daha nasıl görecektiniz. Ne kadar tipsiz bir insanla evlendiğini nereden bilecektiniz?

Her zaman “Hayatta yarın ne olacağı belli olmaz.” derim ama Facebook’ta bir saniye sonra ne olacağı belli olmaz. En ummadığınız, keyfinizin çok da yerinde olmadığı bir akşamda, hayatınızın bütün akışını değiştirecek olan o mesaj geliverir. Bir anda ruh haliniz de değişir hayatınız da.
İnsanlar genel de güzel şeyleri, yemeleri, içmeleri paylaşıyorlar ama hayat her zaman güllük gülistanlık da değil. Geçen kış, bir sınıf arkadaşımızın artık bizle olmadığını da Facebook’tan öğrenmiştim… Her zaman da güldürmüyor bu ortam.

Benim arkadaş listem 900 kişi kadar ve bu listeden 15-16 tane arkadaş artık bizle değil. Hiçbirini listemden çıkarmaya kıyamıyorum. Zaman zaman resimleri karşıma çıktığında; onlarla yaşadıklarımı, güzel günleri hatırlıyorum.
Başta sabah sohbetlerinde çok şey paylaştığımız sevgili Feridun ağabey olmak üzere, Tatilya’daki sevgili çalışma arkadaşım Serhad’a kadar hepsinin mekânları cennet olsun. Hiç birinizi unutmadım ve unutmam da mümkün değil.

İstanbul zor bir şehir, ulaşım kolay değil, dolayısıyla görüşmek de hiç kolay değil. Facebook sayesinde en azından eş, dost, akrabanın ne yaptığından haberimiz oluyor. Bir açığı kapatıyor.
Facebook’ta hep gülen yüzler görmek arzusuyla hepinize güzel bir gün diliyorum…

Sağlıklı kalın, mutlu kalın...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder