24 Eylül 2014 Çarşamba

Satınalmacının Yalnız Dünyası

Günaydın Dostlar,

Evet, doğru okudunuz; yalnızdır satınalmacı.
Bütün o etrafındaki kalabalığa ve işine müdahale etmeye çalışan insanlara rağmen curcunanın ortasında tek başınadır. Hele de bu topraklarda hiçbir zaman layık olduğu değeri göremez. Her şirket kendisini “satış şirketi” olarak konumlandırdığı ve de sürekli bu duyguyu çalışanlarının beynine işlediği için herkes masanın öbür tarafını, satınalmacının yaptığı işi çok basit görür. İçlerinde her zaman “Ah masanın öbür tarafında bir ben olsam!” duygusu vardır.


Masanın bu tarafına oturacaklar, çatır çatır pazarlık yapacaklar ve bütün şirkete bu işin nasıl yapılması gerektiğini gösterecekler. Satınalmacılar şirketlerin üvey çocuklarıdır. Finansa bağlıdırlar ama finansçı değillerdir, tedarik zincirine bağlı olanları vardır ama orası da onların tam yeri değildir. Şimdi yeni yeni birçok şirket satınalma bölümünü doğrudan genel müdüre veya CEO’ya bağlamaya başladı ki bence de en doğrusu budur. Dip çizgiyi en çok etkileyen bölümlerin başında gelen satınalmanın diğer bölümlerin etkisinden uzaklaşmış olması şart diye düşünüyorum.

Ne yazık ki bizim ülkemizde satınalma deyince akla pazarlık gelir. Artık çağdaş dünyada pazarlık diye bir şey kalmadığını kimse anlamaz veya anlamak istemez. Birçok şirkette de satınalma pazarlıkları patronların hobisi gibidir. Hani dünyaca ünlü müzisyenler, bazen gidip de olmadık bir barda sahneye çıkıp ruh hallerini düzeltirler ya satınalma pazarlıkları da patronlar için öyle bir duygudur.

Bizim işimiz pazarlık değil “procurement”dır ama şirketlerin %90’ında satınalmacının onu bile yapmasına müsaade etmezler. Patronlar, üst düzey yöneticiler, herkes işin içindedir. Firmalar da bunu bilir ve satınalmacı ile yaptığı pazarlık bitince patrona da bir şeyler vermesi gerektiğinin bilincinde olduğu için ona da %3-%5 bir pay ayırır. Daha sonra da zavallı satınalmacı kardeşim, “Bak nasıl %5 daha indirttim.” laflarına maruz kalır.

Bizim ülkemizde satınalma bölümünde görev yapanların genelde iş seviyeleri de düşüktür. Her ne kadar durum on beş yirmi yıl öncesi kadar kötü olmasa da etrafa baktığınız zaman en düşük seviyelerin ve maaşların bu bölümün çalışanlarına verildiğini görürsünüz. Bakarsınız etrafınıza, ne yaptığını ve ne sorumluluk taşıdığını anlayamadığınız insanlar sizden daha çok maaş alıyorlardır. Çünkü satınalamcının kollayanı, koruyanı yoktur. Bazı firmalar bu konuda çok yol aldı ama daha gidecek çok uzun bir yolumuz var.

Tabii Avrupa, Amerika, Uzak Doğu gibi gelişmiş coğrafyalarda bu iş hiç de böyle değil. Onlar satınalmanın etkisini ve önemini çok iyi kavramış milletler olarak iş ortamında da gerekli düzenlemeleri yapmışlar. Örnek olarak birçok şirkette CFO ve CPO’nun iş seviyeleri genelde aynı seviyededir.
Bizim kaderimiz veya kadersizliğimiz, herkesin bizim yaptığımız işle ilgili söyleyecek bir sözünün olmasıdır. Örnek olarak kimse gidip de muhasebe bölümüne “Bırak da bu defterleri ben tutayım.” demez ama maşallah bu topraklarda doğan herkes doğuştan satınalmacıdır. Satınalma deyince akla salı pazarındaki limon pazarlığı gelir.
Özel bir iştir, ayrıcalıklı bir iştir ama her türlü yoruma da açık bir iştir. Plansız, programsız işletmelerin acil ihtiyaçlarını bin türlü stres altında karşılayan satınalmacılar genelde takdir de görmezler. Zaten görevi icabı yapması gereken şeyler diye bakılır.

Peki, biz ne yapacağız? İşler böyle diye küsüp oturalım mı veya başka bir bölüme mi geçelim? Kesinlikle hayır. Her zaman söylediğim gibi bu çok özel ve ayrıcalığı olan bir iştir. Şimdi diyeceksiniz ki “Öyle diyorsun da biz o ayrıcalığı hissetmiyoruz.” Arkadaşlar görev yine bize düşüyor. Şirket içinde bölümümüzü pazarlamak da bizim görevimiz. İç müşterilerle, üst düzey yöneticilerle, çevremizle iyi ilişkiler içinde olarak her fırsatta, her ortamda bölümümüzü ve yaptıklarımızı anlatmamız lazım.

Zaten herkes, her şeyi biliyor diye düşünmeyin; inanın kimse bir şey bilmiyor. Hele de konu satınalmaysa herkes bir şekilde hallediliyor, zannediyor. İş yerlerinde iyi iş yapmak çok önemlidir, yaptığın işi anlatabilmek daha önemlidir.
Bir dahaki paylaşımımızda buluşuncaya kadar sağlıcakla kalın ve en büyük hedefimizin işimizi kaliteli yapmak olduğunu hiç unutmayın.

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

 

4 yorum:

  1. Evet, satis sirketiyiz diyen firmalarda satis departmani disindakiler kene gibi gorulurler. Sadece isler duzgun gitmeyince yada bir prosedurden dolayi takilinca hatirlanirlar. Ve buna herkes alismistir. Ben 20 yil ugrastim bunu asamadim herseferinde sirtimin ustune dustum:)

    YanıtlaSil
  2. Merhaba Emin Bey,
    üzücü ancak durum tam anlamıyla yazdığınız gibi, şirketteki diğer bölümleri bırakın, satınalma ve tedarik arasındaki farkı dahi algılayamayan birçok meslektaşımız var, belirttiğiniz gibi anlatmak lazım ve daha yetkin satınalma profesyonelleri için eğitim, bilinçlendirme şart, bu anlamda TUSAYDER in kurulması mesleğimizin geliştirilmesi için güzel bir adım

    YanıtlaSil
  3. TUSAYDER, kesinlikle çok olumlu bir adım ve güzel çalışmalar yapıyorlar. Mesleğimizi ve detaylarını içeride, dışarıda, bilen, bilmeyen herkese anlatmak görevi bizlere düşüyor. Facebook ortamında da çok yeni olarak Procurement Dünyası diye bir grup kurduk. Daha samimi, daha günlük, iyi niyetli yardımlaşmaya ve kendimizi geliştirmeye yönelik bir dayanışma ortamı hedefliyoruz. Satınalma bölümlerinde çalışan bütün arkadaşlarımızı grubumuza bekliyoruz...

    YanıtlaSil
  4. Günaydın Dostlar,
    Yazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
    Sağlıklı kalın, mutlu kalın...

    YanıtlaSil