10 Eylül 2014 Çarşamba

Şımarık Şımarık Şımarık...

Bir insanın her gün ruh hali aynı olmayabilir, bu durumda gayet doğaldır. Benimde işyerine gidip hiçbir iş yapmak istemediğim günler olmuştur. Her gün kendinizi güçlü ve enerji dolu da hissetmeyebilirsiniz, bu da gayet doğaldır ama bütün bir takım kendini böyle hissediyorsa burada bir şeyler yanlıştır.

14 oyuncunun hepsi de bu durumdaysa bir şeyler yanlış gidiyor demektir. Değil 14 oyuncu, 140 oyuncu maça girse hiçbir şey değişmeyecekti. Her şeyden vazgeçtim, yarın işe gideceği halde gecenin 12’sine kadar oturup bu rezil çabayı (futbol demeye dilim varmıyor) seyreden insanlara yazık.
 
Spor müsabakalarında yenmek de var, yenilmek de. Bunu hepimiz biliyoruz ve kabul de ediyoruz ama bir gram çabalamamayı kabul edemeyiz. Bu nasıl bir isteksizlik, bu nasıl bir enerjisizliktir. Sen mücadele et, elinden geleni yap, ondan sonra zaten kimse sana bir şey söyleyemez.
Fiziksel olarak İstanbul’a gelmiş olsalar bile ruhları halen Bodrum plajlarında kalmış oyuncuları sen bir de tutup soğuk bir ülkeye götürürsen olacağı budur. Adamlar dondu kaldı.

Benim çocukluğumdan beri hep bizim takımlarımızın kuzey Avrupa takımları karşısında başarısız olduğunu konuşur dururuz. Peki, nedendir bu durum? Çok basit, adamlarının fiziklerinin sağlam olması ve çok koşmalarıdır. Yürüyerek futbol oynamaya alışmış Anadolu yıldızları bu tip koşan takımlar karşısında her zaman zorlanıyorlar. Çok koşan, sert oynayan ve yere sağlam basan takımlar bizim çocukları her seferinde korkutuyorlar.

Adamlar yere sağlam basıyorlar. Her minik temasta kendilerini yere atmıyorlar, her düdükten sonra hakeme el kol hareketi yapmıyorlar. En ufak bir temasta faul çalınmasına alışmış, koşamadığı için sürekli formadan çekerek oynamayı bir tarz haline getirmiş Anadolu kaplanları, Avrupa arenasında bu fauller çalınmayınca psikolojik bunalıma giriyorlar.

Aslında bütün bunları söylüyorum ama dün akşamki sonuç bana bir gram sürpriz olmadı. Bu coğrafyada uzun zamandır oynanan futbola baktığınız zaman netice sürpriz değil. Hazırlık maçlarında ve ligin ilk haftasında oynanan maçlar zaten bu durumu gözler önüne sermişti.

Zaten insanların birbirini yemesi, sürekli verilen demeçler, internet sayfasından yapılan açıklamalar, saldırılar, küfürler, hakaretler de doğru dürüst futbol oynanamamasının ortaya çıkardığı sonuçlar. Futbol kötü olunca hemen bir yerlere saldırıp konuyu değiştirmeniz lazım. Bu günlerde, bu ülkede “saldır bir yerlere konu değişsin” taktiği çok başarılı bir şekilde uygulanıyor.
Bizim futbolumuzun seyir zevki hiçbir zaman çok fazla değildi. O yüzdendir ki hepimiz yıllardır hep başka ülkelerin liglerini izleriz. Siz bir Almanın, bir süper lig maçı izlediğini düşünebiliyor musunuz? Adamcağız sıkıntıdan kurdeşen döker her halde. Hele de bir İngiltere ligi maçı seyredip, üzerine bizim ligden bir maç seyrederseniz, insana eksik oyuncuyla yavaş çekimde oynuyorlarmış gibi geliyor.
Dün akşam basketbol takımı da yenildi ama onları ayrı bir kefeye koymak lazım. Onlar kısıtlı kadrolarıyla ellerinde geleni yaptılar. Basketbol takımında bir tane yıldız yok. En iyi oyuncumuz Emir, o da bu ülkeden değil. Ama futbol takımımız öylemi, her yer yıldız (!) dolu. Elini sallasan yıldıza çarpıyorsun. Mübarek takım değil Samanyolu.

Reykjavik’in soğuk havasında donup kalan oyuncularımız bizim de ekran başında donup kalmamıza neden oldu. Keşke her birine benim yün donlardan verseydim. Ellerini ısıtmışlar ama kıçları üşüdü yazık.

Sevgili futbolcu kardeşlerim acaba bundan sonraki maçlarda sizlerden laf yetiştirmekteki başarınızı futbol oynamakta da göstermenizi bekleyebilir miyiz, yoksa bu bizler için bir hayal mi artık…
Milli takım forması kutsaldır. Kulüp didişmelerine benzemez. 77 milyonun ruhunu taşıyorsunuz o formanın içinde. Bu ağırlığı taşıyamayacaksınız, Hıncal amcanın dediği gibi gidin anneannemizin liginde oynayın…

Siz sevgili Bodrum plajı gençleri soğuk havaya alışsın diye, Danimarka’da, İskoçya’da orada burada yapılan kamplara ve harcanan paralara yazık…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder