11 Eylül 2014 Perşembe

Herkes Unuttuysa Yola Devam Edebiliriz...

Merdivenlerden tek tek indirilen cenazeleri bir korku filmi gibi seyrettiğimiz günlerin üzerinden 4 ay kadar bir zaman geçti. 301 genç insan arkalarında binlerce gözü yaşlı insan bırakarak bu dünyadan ayrıldılar. Bir hiç yüzünden, paranın her şeyin önüne geçmesi yüzünden artık bizle değiller.

O zaman bu konuda birçok şey yazdım ve üzülerek görüyorum ki o günlerde yazdıklarımın hepsi doğru çıktı. Her zaman olduğu gibi “her türlü tedbiri alacağız” lafları bu sefer de boş çıktı. Bir kerede yanıltın bizi. Hiçbir şey yapılacağına inanmıyorduk ama helal olsun her türlü tedbiri aldılar diyelim.
 
Bırakın her türlü tedbiri almayı en ufak bir değişiklik yapmadan kömür ocaklarında yavaş yavaş çalışmalar yeniden başladı. Bu 4 ay içerisinde ben Soma’da ki veya başka yerlerdeki maden ocakları ile ilgili olarak en ufak bir iyileştirme yapıldığını duymadım, bilmiyorum duyanınız var mı?
Hiçbir bilgiye dayanarak söylemiyorum ama bir şeyler yapılamamasının en büyük nedeninin, artık bu madenleri düzeltmenin mümkün olmamasına bağlıyorum. Madenler yıllarca o kadar kötü işletilmiş ki artık bu saatten sonra parayı da verseniz düzeltilmeleri mümkün değil. Ya tamamen kapatacaksın, ya da kelle koltukta girip işleteceksin. Önümüzde başka bir seçenek yok.


Dün akşam televizyonda dinliyorum, işçiler her şeyden vazgeçtik gaz maskeleri bile değiştirilmedi diyorlar. Hadi madeni sağlamlaştıramıyorsun, hadi kaçış yolları yapamıyorsun ama gaz maskelerini ve benzeri koruyucu aparatı neden değiştiremiyorsun? Binalara, şuralara, buralara milyarlar harcayan devletimiz işçisine bir maske alamıyor mu?

Neymiş? Yaşam odaları çok pahalıymış madeni işleten firmaların herkese yetecek kadar yaşam odası alması mümkün değilmiş. Yaşam odaları pahalı ama hayat çok ucuz. O zaman firmalar alabildikleri kadarını alsınlar, yetmeyen kısmını da güçlü devletimiz karşılasın. Sonuçta biz dünyanın en büyük devletlerinden bir değil miyiz? Koskoca yeni Türkiye birkaç yüz tana yaşam odası alamıyor mu?
301 insan gitti bu dünyadan. Dile kolay tam 301 insan. Bunlar internetteki savaşçılık oyununda ölmediler. Aileleri, çolukları, çocukları olan insanlar gerçekten öldüler. Biz ne yaptık? Hiçbir şey yapamadık. Yazıktır, günahtır insan en azından bazı şeylerde bir iyileştirme sağlamaya çalışır. Minik çocukların gözündeki yaşlar kurumdan aynı şartlarda insanları yeniden madenlere çağırmak tam manasıyla alternatifsizliği kullanmaktır.
Biz balık hafızalı bir milletiz lafını sık sık duyuyoruz ve kullanıyoruz ama artık hafızamızı biraz geliştirsek, en azından balıklardan daha yukarıda bir seviyeye gelsek diyorum.

Olaydan sonra bir takım mühendisler tutuklandı ve başkada bir şey duymadık. Hiçbir yetkisi olmayan ve canı her gün o madende çalışan herkes kadar tehlikede olan bu çocuklardan başkada kimseye bir şey dendiğini duymadık. Ne madenin sahibine bir şey dendi, ne de işletenine.

Koskoca Türkiye Cumhuriyeti istese iki tane bağımsız denetici firma tutup bu madenlerin durumunu analiz ettiremez mi? Tabi ki ettirebilir ama çıkacak çarşaf listeleri onlarda biliyorlar. O kadar çok eksik var ki düzeltilmesi mümkün değil.
Tekrar yazıyorum, bu aşamada kaçış tünelleri gibi yapısal değişiklik gerektiren şeyleri yapmak bu madenlerin bir çoğunda imkansız olabilir ama satın alınarak hayat kurtarmaya katkısı olacağına inandığımız her şey temin edilmeli.

İnsanların ölmesine, “ölüm bu işin doğasında var” diyerek seyirci kalamayız. Her türlü işe para harcanırken, madenlerdeki koşulları iyileştirecek paramız yok demek de komik oluyor.
Bu kafa yapımız değişmediği müddetçe biz daha bir sürü toplu konutta yaparız, toplu mezarda…

1 yorum:

  1. Günaydın Dostlar,
    Yazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
    Sağlıklı kalın, mutlu kalın...

    YanıtlaSil