26 Eylül 2014 Cuma

OKS Anneleri...

Günaydın dostlar. Pırıl, pırıl bir cuma sabahında yürüyüşe çıkmadan önce 2 satır dertleşelim istedim. Dün akşam evde oturdum ve epeyce bir televizyon seyrettim. Doğal olarak Avrupa şampiyonu olacak diye kurulan Fenerbahçe basketbol takımının CSKA karşısında aciz durumlara düşüp 20 sayı fark yemesini de izlemek zorunda kaldım.

Sadece Fenerbahçe olsa yine sorun olmazdı. Dünya şampiyonasında ilk üçe girecek denilen bayan voleybol takımımızın Bulgaristan’a yenildiğini de gördüm ama bu sabahki konumuz bunların hiç biri değil.
 
Dikkatimi çeken akşamları televizyonda ne kadar çok oturum ve tartışma programı olduğu. Hemen hemen her kanalda bir tane var. Herkes almış karşısına 3 yandaş, 2 karşı görüşlü misafir, tartışıyorlar da tartışıyorlar. Öyle hemen bitiyor filanda zannetmeyin. Bu programların hepsi birbirinden uzun sürüyor. Bitmek bilmiyor. Sonuçta ne mi oluyor? Hiçbir şey. Bu programlardaki bağrış çağırışlar zaten gergin ve kutuplaşmış olan ortamı biraz daha germekten başka bir işe yaramıyor.
Bu programlara katılan birçok tanıdık isim de var. Şöyle bir bakınca, “bu amca ne zaman bu konunun uzmanı oldu da çıkmış burada bu konuyu tartışıyor” demekten de kendinizi alamıyorsunuz.

Teyzemin biri çıkmış, “bu millet yıllardır Kemal Sunal filmleri seyrediyor, bu insanlardan ne bekliyorsunuz ki” diyor. Vallahi siz Kemal Sunal filmlerine kurban olun. Onlar hiç olmazsa o devir için bir kendini bulma ortamlarıydı. Halleri, tavırları birçok insana yakın geliyor ve onlar için bir umut ışığı oluyordu.

Bu devirde “OKS Anneleri” seyrediyoruz.
Anneler demişken yine dün gördüm, bir de “Haftanın Annesi” diye bir program var. İçeriği hakkında hiçbir fikrim yok ama ne program yapacağımızı şaşırdığımız da çok net belli oluyor. Çocuğunu her gün sırtında okula taşıyan kadın mıdır haftanın, ayın, yılın annesi, yoksa televizyon yarışma programında formata göre hareket etmeye çalışanlar mıdır?
Bu kadar program arasında Uğur Dündar’ın halk arenası programını da kaçırmadım ama bu sefer kini beğendim desem yalan olur. Birincisi hep aynı 13 konuk döne döne programa çıkıyorlar, ikincisi de dünkü program tamamen bir partinin reklamı gibiydi. İstanbul, İzmir ve Eskişehir’den başka hiçbir yerde de program yapamıyor. Bu illerdeki izleyicilerde onun veya konuklarının ne söyleyeceğini zaten biliyorlar. Bence programları biraz daha geniş bir coğrafyaya yayması gerekiyor.

Bir de tabi sevgili Annemin de çok severek izlediği tonla dizi var ama dün akşam onlara bakacak vakit kalmadı. Göremedim ama eminim ben doğduğumdan beri televizyonda olan “arka sıradakiler” ve “arka sokaklar” dizileri halen oynuyordur. Bunlar yıllardır televizyonda olduğuna göre demek ki yıllardır birileri bunları izliyor.

Az daha unutuyordum, bir de “O ses Türkiye Çocuklar” diye bir program var. O programı da sevmedim. Birazcık seyrettim ve bana doğal gelmedi. Programın yapısında ve akışında samimi olmayan bir şey var.

Bugün Cuma. Şimdi bu akşamdan başlayarak, Pazartesi gecesi de dahil olmak üzere, ortamı germe sırası futbol yorumcularında. Hafta 7 gün ve bu 7 günün 4 akşamında futbol yorum programı var.

Üzülerek söylemeliyim ki hiçbir kanalda kültüre, sanata, yönelik bir program yok. Sanata en çok yakınlaşacağınız yer Kral TV. İnsanlar ellerindeki, avuçlarında ki paraları kolayca kaybedebilsin diye bütün gün at yarışı gösteren bir kanal bile var.
Bizler izlediğimiz müddetçe de, bu saçma sapan programlar yayında kalmaya devam edecek. Rating uğruna yapılmayan program kalmamış…

Emin’in tavsiyesi televizyon izlemeyi biraz azaltıp, kitap okumayı biraz arttırmamız yönündedir. İnanın 24 saat kitap okusanız bitmeyecek kadar çok güzel kitaplar var…  Ben sürekli okuyorum ama okunacak kitaplar listemde hiç azalmıyor.
Cuma günü hepinize hayırlı olsun…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder