11 Şubat 2015 Çarşamba

Gülmek Sana Yakışıyor...

Günaydın dostlar. Gülmek yakışıyor olabilir ama etrafta gülen insan kalmadı…

Dün akşam yaşamının büyük bir kısmını yurt dışında geçiren bir arkadaşımla sohbet ederken, “Biliyor musun her geldiğimde dikkatimi çekiyor, bu ülkede artık kimse gülmüyor.” diye bir yorum yaptı.
İşin acı tarafı ben de, “Biliyorum.” dedim.


Geçekten de fakir, zengin kimsenin gülmediği mutsuz insanların ülkesi oldu artık bu topraklar. Bırakın gülmeyi her kesimden herkesin neşesi kaçık durumda. Mutsuz, enerjisiz, suratı asık bir toplum olduk çıktık.

Pakistan’a ilk gitmeye başladığım zamanlarda; en çok dikkatimi çeken şeylerden bir tanesi, hiç kimsenin gülmemesi olmuştu. En yüksek seviyedeki insanda, en düşük seviyedeki de hiçbiri gülmüyordu. Düşünüyorum da, bizler içerden çok ta anlamasak ta, biz de gülmeyen insanlar ülkesine dönüşmüşüz.

Niye bu insanlar gülmüyor diye sorduğumda, “Nasıl gülsünler ne bugünden, ne de yarından umutları yok.” gibi cevaplar verilirdi. Dünyanın en ileri gitmiş ülkeleri arasına girdik derken, hayatından umudu olmayan mutsuz insanlar ülkesine mi dönüştük? Refah seviyemiz arttıkça daha mutlu olmamız gerekmez miydi?

Konu ne olursa olsun, insanları yaşatan kalplerindeki umutlardır. Umudunu kaybetmiş toplumlar, dışarıdan veya içeriden gelecek her türlü tehlikeye karşı açıktırlar. İleriye yönelik bir ışık göremeyen, tünelin ucunda bir ışık göremeyen insanlar bir anda en tehlikeli kişiler olabilirler.

Benim kaybedecek bir şeyim yok sözü, varılması gereken en son nokta olmalı ve her insanın kaybetmekten korkacağı bir şeyleri olmalıdır.
Futbolla ilgilenen, ilgilenmeyen herkes bu sene maçlardaki seyirci sayısının azaldığını duymuştur. Yeni konulan kartlı geçiş sisteminin bu konuda bir etkisi olduğu kesin ama en büyük nedenlerden biri de insanların maça gidecek keyfi olmaması. Sezonluk biletler aldıkları halde, maçların birçoğuna gitmek istemeyen, içlerinden gelmeyen birçok arkadaşım var.
Ayrıca bu durum futbol ile sınırlıda değil. İnsanların genel anlamda keyfi yok. Kimse evinden dışarı çıkmak istemiyor. İstanbul’da ki her gün daha da kötüye giden yıpratıcı trafiğin bu konudaki rolü de büyük ama insanların dışarı gitmek için enerjileri, arzuları olmadığı da kesin…

Birçok iş kolunda, geçen seneye göre büyük düşüş var. Keyfi yerinde olmayan, mutlu olmayan insan dışarı gidip para harcamak istemiyor. Herkesin içinde yarının ödevini yapmamış çocuk huzursuzluğu var.

Geçen haftaların birinde 600 kişiye yapılan yemek davetine sadece 20 kişi gelirim dedi, son anda onunda yarısı gelmedi. Kimsenin içinden bir yerlere gidip sohbet etmek bile gelmiyor. Bir de Cuma akşamı trafik çilesi üzerine eklenince, son anda vazgeçmeler oluyor…
Arkadaşlar ekonomik şartlar çok zor, yaşam şartları çok zor, hayat çok zor, her şey çok zor. Ama ne olursa olsun neşemizi kaybetmemeliyiz. Umudumuzu ve neşemizi kaybedersek, geriye tutunacak neyimiz kalıyor?

Allah, kimseye trajediler yaşatmadığı müddetçe, rüzgârın yön değişikliklerini nasıl olsa aşarız… Emin der ki, ben okyanuslarda beklemişim, derelerde mi boğulacağım?

1 yorum:

  1. Yazdiklarina katilmamak mumkun degil Emin'cim ama planli ve birlikte hareket etmek gerekiyor, maalesef onuda pek gormuyorum memlekette. Isin icinde bir kasik suda bogulmak da var yani.

    YanıtlaSil