29 Nisan 2015 Çarşamba

Pucca & Puki...

Günaydın dostlar.

Tipik bir yay burcu olarak şu herkesin okuduğu Pucca kitaplarını bir de ben okuyayım dedim ve “O adam buraya gelecek” isimli kitabını başından sonuna kadar okudum. Seninle ne alakası var demeyin. Kitabın benim için yazılamadığını biliyorum ama yine de bir bakayım neler yazıyormuş diye düşündüm. Bir kereden bir şey olmaz…
Sonuçta Pucca’da aynı bu sayfalarda yazılar yazarak meşhur olmuş bir insan. Her ne kadar konularımız farklı olsa da yazı stillerimiz basitliği ve akıcılığı açısından bir birine benziyor. Benim kitabı okumam 10 gün sürdü ama meraklı bir kadın bu kitabı 2 gecede bitirebilir.


Bir diğer farklı konumuzda Pucca’nın kendi yaşadıklarını bir günlük gibi anlatıyor olması. Arkadaşımın biri bir gün, “Senin yazılarında biraz mizah ve birazda mizahı desteklesin diye abartı var” demişti; aynı durum Pucca’nın yazıları için de geçerli.

Hepinizin bildiği gibi benim yazılarım bir günlük gibi değil. Ben de bugün de olabilir, yarın da veya 30 yıl öncesi de.

Kitabın içinde benim için sürpriz olan tek konu çok fazla küfür kullanılıyor olmasıydı. Onun dışında konular da, kitabın akışı da tam beklediğim gibiydi. Her kadının anlayıp hemen kendi içinde yaşayabileceği günlük kız konuları.
Küfürler kitaba bir cazibe getiriyor. Küfürleri çıkartsanız işin çekiciliğinin en az yarısı gider. Şimdi anlıyorum neden herkesin bu kitaplara bu kadar çok saldırdığını. Kitaplar komik ama küfürsüz bütün esprisi kaçar. Bizim millet bu tip lafları kadınların ağzından duymaya çok alışık olmadığı için iki sayfada bir yazılan ve sülalenin çeşitli fertlerini hedef alan küfürler herkese enteresan geliyordur.
Bir diğer cazibe merkezi de ilişkilerin anlatımındaki detaylar. İlişkilerde yaşadıkları her şey en mahrem detaylara kadar sıkça anlatılmış. Bu tip detaylar, bu topraklarda her zaman ilgi de çeker, para da eder

Kendi kendini eleştirebilme yeteneği biz de pek yoktur ama Pucca kendini en acımasız biçimde eleştiriyor. Abartılı eleştirinin bir nedeni de ilgi çekmek. Biri kendini çok sert bir şekilde eleştirirse, sizler de okurken kendinizi yazarın durumuna mukayese eder ve kendinizi daha iyi hissedersiniz.

Ben küfür yazmıyorum da, yazamıyorum da. Benim yazılarımı okuyanlar hemen tepki gösteriyorlar. Lafın gelişi bir yerde “Orada hiçbir bok yok” gibi bir cümle bile kursam hemen kızıyorlar. Doğal olarak küfür etmekte bir tarz meselesidir. Ben günlük hayatımda da çok fazla küfür etmeyen bir insan olduğum için, kimse benden küfürlü cümleler beklemiyor. Hemen bir itirafta bulunayım. Bu durum küfür bilmiyorum anlamına da gelmesin. Bu konudaki kelime dağarcığım oldukça geniştir…
Pucca, kitabında eski, yeni bütün ilişkilerinden söz ediyor ve bunu yaparken de hep yazdıklarının ortak bir yaşanmışlık hissi yaratmasına dikkat ediyor. Her hangi bir kimse kitabı alıp ta okuduğu zaman, “Aynısı bana olmuştu” veya “Ben de o akşam aynı duruma düşmüştüm” demeli ki yazılanlara olan ilgi artsın.
Pucca, ilginç bir karakter. Yazılanların birçoğunun da kendi normal yaşamından çok uzak olmadığını düşünüyorum. Birçok bölümde de insanların yaşayıp isteyip te yaşayamadıkları konular var. O anları Pucca’nın sözleri üzerinden yaşamak onlar için bir çıkış yolu oluyor.

Puki mi kim? Puki, bütün kitap boyunca hemen hemen her sayfada adı geçen Pucca’nın köpeği.

Sonuç olarak biraz ilginç, biraz terbiyesiz, biraz bugünü, biraz dünü kapsayan bir kitaptan söz ediyoruz. Ben Pucca’yı daha evvel hiçbir platformda görmedim ve bir daha elime kitabı geçerse okur muyum bilmiyorum ama kadınların zevkle okuyacağı da çok net.
Çok ağır kitaplardan sonra böyle basit ve akıcı bir kitap okumak bana çok iyi geldi.

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder