7 Nisan 2015 Salı

Çok Para Az Akıl...

Günaydın dostlar.

Herkes bana futbol dünyasında yaşanan rezillikleri soruyor. Bugünlerde bu konuyu en çok merak edenler de futbolla çok fazla ilgisi olmayanlar. Aslında belki de yazının başlığı “Çok Para Çok Akıl” olmalıydı. Bize ters geldiği için; bizler yaşananları akıllı işler olarak görmüyoruz ama belki de doğrusu onların yöntemleridir.
Merakta olan arkadaşlarımız için futbolumuzun neden bu halde olduğunu önem sırasına göre özetlemek istiyorum.



Para: Bütün yaşananların en büyük nedeni bu işte inanamayacağınız kadar çok para olması. Başkanından tutun da, toto satanına kadar, futbola bulaşan herkes bu pastadan payını alıyor.
Kutuplaşma: Ülkenin her yerini kaplamış, kutuplaşmış, kin ve nefret dolu atmosferin futbolu da etkilemesi kadar doğal bir durum olamaz. Artık tatlı rekabet diye bir şey kalmadı; hepsi nefrete dönüştü.

Kulüp Başkanları: Her şeyi ben bilirim yöneticilik anlayışının yaygın olduğu günlerde, kibirli kulüp başkanları da bu anlayışın zirvesindeler. Yaptıkları yorumlarla ve verdikleri demeçlerle ortamın gerilmesine katkı sunan en büyük grup kulüp başkanlarıdır. Başarısızlıkları örtmek ve konuyu saptırmak için olmayan düşmanlara saldırmak artık günümüzde geçerli bir yöntem haline geldi. Bu işlerin düzelmesinin en ufak bir ihtimali varsa, (her ne kadar taban bu tip karakterlere bayılsa da) kulüpleri bu çakma mafya babası görünüşlü, maço tavırlı, kibirli, kimsenin görüşüne saygısı olmayan insanlardan temizlemek şarttır.
Futbol Yorum Programları: Futboldan başka her şeyin konuşulduğu, maç heyecanı ile söylenmiş sözlerin cımbızla çekilerek defalarca tekrarlanmasının sağlandığı programlar, ortamın gerilmesinin en büyük nedenlerinden biridir. Evlere kadar gidip hakemlerin ailelerini rahatsız eden bu tip programlara dur demenin zamanı geldi de geçti bile. Bağra çağıra, herkesin aynı anda konuştuğu ortamlar, zaten bahane arayan fanatiklere kötü örnek oluyorlar. Bu programların haber alma özgürlüğünden ziyade ortamın gerilmesine hizmet ettiklerini düşünüyorum. Sık sık gördüğümüz kabadayı tavırlı restleşmeler de işin cabası.
Futbolcular: Şımarıklıktan ne yapacağını şaşırmış, kulüplerin her ne yaparsa yapsın sürekli arkasında durduğu futbolcular, insanlarda maça gitme zevki bırakmadılar. Doğru dürüst çalışmayan, laf dinlemeyen ama konuşmaya gelince çeneleri ayaklarından daha çok işleyen futbolcular, insanları futboldan soğuttular. Düşünün ki, üst düzey yönetici olarak çalışan bir insan, bu futbolcuların bir, iki senede yaptığı parayı, bütün hayatı boyunca çalışarak yapamıyor. Çok parayı kontrol edebilmekte bir maharettir.

Seyirciler: Tuttukları takımı hayatlarının başköşesine oturtmuş, olmayan paraları ile maça giden insanlarımız. Her laftan görev çıkarmaya hazır, takım fanatikliğini çoluk çocuğunun bile önüne geçirmiş nefret dolu taraftarlar. Bir takım saçma sapan işler yaparak, takımına hizmet ettiğini sanmanın dayanılmaz hafifliği. Ne yazık ki futbol takımları hayatımızın bir numaralı gurur kaynağı olarak yaşamaya devam ediyor. Bunun bir eğlence olduğunu, sinemaya gider gibi bir şey olduğunu hiçbir zaman anlayamayacağız. Bırakın eğlenmeyi, biz bundan dolayı hayatı kendimize ve etrafımızdakilere zehir ediyoruz.

Köşe Yazarları: Bu konudaki köşe yazarlarının hemen hemen hepsi eski futbolcu veya hakemler. Bir de neden bu konunun uzmanı olduğu bilinmeyen 3-5 isim var. Bu yazarların birçoğunun yazıları gayet sübjektif ve geçmişte oynadıkları veya tuttukları takımlar açısından yazılmış yazılar. Zaten gerilmeye meraklı olan ortama bir odunda bunlar atıyorlar.

Bu listeyi politikacıları, futbol federasyonunu, hakemleri filan ekleyerek daha da genişletebiliriz ama ben ana unsurların yukarıda sıraladıklarım olduğunu düşünüyorum.

İşler şu anda tamamen kontrolden çıkmış ve tam bir nefret havasına bürünmüş durumda. Kimse artık kendi stadından başka bir yere gidip maç bile izleyemiyor. Radikal bir şeyler yapmanın şart olduğunu düşünüyorum.
İlle de başımıza büyük bir felaket gelmesi gerekmiyor. Her şeye iş işten geçtikten sonra reaksiyon göstermek gibi bir âdetimiz vardır ama bu sefer önceden tedbir alınmasının şart olduğu görüşündeyim.

İngiltere başbakanı Margaret Thatcher, İngiliz holiganların gittikleri ülkelerde olay çıkarmalarından bıkmış ve yıllarca İngiliz takımlarını Avrupa kupalarına yollamamıştı. Örnek olarak bizde de, “Ligleri 1,5 yıl tatil ettim, yeter artık bu rezillik.” diyebilecek bir babayiğit var mı?
Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

1 yorum:

  1. Günaydın Dostlar,
    Yazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
    Sağlıklı kalın, mutlu kalın...

    YanıtlaSil