4 Temmuz 2015 Cumartesi

Genelleme Yapma...

Günaydın dostlar.

Genelleme yapmayı hiç sevmem. Yapanı da, “Herkesi aynı kefeye koyma kardeşim” diye de uyarırım ama bu sabah canım genelleme yapmak istiyor. Bu sabahki konumuz, Portekizli futbolcular. Bu futbolcuların birçoğunun yolu İstanbul’dan geçtiği için artık genel özellikleri hakkında bir fikir sahibi olduk diye düşünüyorum.
En başta, futbol maçlarına bize hiç ama hiç uymayan bir bakış açıları var. Bizim canımızı ortaya koyduğumuz, en büyük gurur kaynağımız olan konulardan bir tanesini onlar oyun olarak görüyorlar. Takım yenildikten sonra barda eğlenen futbolcuları görmek bizim kaldırabileceğimiz bir durum değildir. Eve gitmeli, yas ilan etmeli ve ailece ağlamalılar.


Bizim futbolculara uyan özellikleri ise, bunların da bizimkiler kadar tembel olması ve antrenman yapmayı sevmiyor olması. Bireysel yetenekleriyle idare etmeye çalışıyorlar. Bu sabah haberin birin de geçmişte Fenerbahçeli futbolcuların kampta pide ve lahmacun yediğini okudum ve “yuh” dedim. Bir pide yedikten sonra bırakın futbol oynamayı insanın canı sokakta yürümek bile istemez. Yeni gelen teknik adam bu duruma şok olmuş ve tesislerde hamur işlerini yasaklamış. Zavallı Mehmet Topuz ne yiyecek şimdi?

Portekizli futbolcuların hemen hemen hepsinin gece hayatı var. Bunun canlı örneğini Beşiktaş futbol takımını Portekiz milli takımına çevirdiğinde yaşamıştık. Maşallah hiçbiri barlardan çıkmadı. Bu durumdan akıllanmayan Fener, futbol takımını Portekizli doldurarak şimdi aynı rezilliği bir de kendi yaşamak istiyor. İşin ilginç yanı, maçtan önceki gece barlarda azmayı yanlış bir davranış olarak ta görmüyorlar. “O ayrı, o ayrı” düşüncesi hepsine yerleşmiş. Futbolcu dediğin sütünü içer, saat 10.00 gibi de yatar.

İstisnasız hepsi maç seçiyorlar. İşlerine gelmeyen maçlardan önce ya sakatlanıyorlar, ya da kart görüyorlar. Hava mı soğuk, ortam mı zor veya başka bir neden mi var, bu tip deplâsmanlarda Portekizlileri unutabilirsin.

Kart görmek demişken, hepsinin kart görme potansiyeli de oldukça yüksek. Her an kart görüp takımı eksik bırakabilirler.

Bence en büyük özellikleri de hepsinin her zaman kendine oynaması. Bireysel oynama katsayıları çok yüksek. Takım olamadıkları için hiçbir zaman da turnuvalarda başarılı olamıyorlar.
Futbolcu alırken doğal olarak ilk önce teknik becerisine ve futbol oynayabilme kabiliyetine bakıyoruz ama diğer yaşamsal parametrelerde çok önemli. Nice dünya yıldızları bu ülkeye gelip buradaki kültüre ayak uyduramadıkları için başarılı olamadılar. Sadece futbol oynamak yetmiyor, gittiğiniz yerin yaşam şekline de ayak uydurabiliyor olmanız gerekiyor.

Başka hiçbir Avrupa ülkesinde bulamayacakları paralarla, yalvar, yakar buraya getirdiğimiz oyuncuları daha sonra kontrol edemiyoruz. Gerçekten oynamak isteyen ve kalpten gelmek isteyenleri getirmeye çalışmamız lazım.

Başta da belirttiğim gibi, Fener bu sene takımı Portekizli cennetine çevirdi. Bu furyada Porto’da oynayan ve Mert Günok’tan daha iyi olduğunu düşünmediğim Brezilyalı kaleciyi bile aldılar.

Ne demiş atalarımız? Bütün Portekizlileri toplayayım derken bir de bakmışsın Portekiz’de oynayan Brezilyalılar da sepetin içine girivermiş.
Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder