16 Temmuz 2014 Çarşamba

Antalya Belek'te Kısacık Bir Tatil...

Tatil yapmayı sevmeyen adam, sonunda kısacık 4 günlük bir tatil yaptı. Annemlerin ve Aylin’in her sene çok severek gittikleri Cornelia De Luxe Resort, bu sene tatil yapmayan adamı ağırladı. Bu tip, deniz, güneş tatiline nadiren giden bir insan olarak izlenimlerimi paylaşmazsam olmaz.

Bu güzel tesiste kapıdan girer girmez ilk dikkatimi çeken şey, çalışanların meclis kafeteryasında çalışıyormuş gibi giyiniyor olmalarıydı. Kardeşim deli misiniz, 60 derece sıcakta, güneşin altında böyle giyim olur mu? Bu tip işletmelerde çalışanların şort veya bermuda giymesinden de çok hoşlanmıyorum ama en azından kot pantolon filan giyebilirler. Siyah kumaş pantolonları da, mecliste çalışacakları günler için saklarlar.
 
Şezlong kavgası yapmadan, masa peşinde koşmadan, sıralara girmeden tatil yapmak benim için en önemli parametrelerden biri. Bu tesiste, oldukça yüksek bir seviyede müşteri hizmeti var. Gerçekten de huzurlu, düzenli ve güzel işleyen ve insanlara sıkıntı yaratmayan güzel bir sistem var. Müşterilerinin ağırlıklı olarak İngiliz, Kuzey Avrupalı ve Rus olmasının da bu duruma etkisinin büyük olduğunu düşünüyorum. Bizler çoğunlukta olsaydık, hiçbir şey bu kadar düzenli ve intizamlı bir şekilde gitmezdi.
Az sayıda da olsa, Anadolu çocukları da yok değil. Akşamları canlı müzik ortamında sarışın turistlere bütün dans hünerlerini sergileyen gençlerimiz, geçen akşam çalan “çakkıdı çakkıdı oynaşalım kız” şarkısı ile neredeyse Kocatepe üzerinden Antalya’ya doğru büyük taarruza geçtiler. Tabi ki, turistlerin kahvaltıyla birlikte başladıkları alkol tüketiminin etkilerini de inkar edemeyiz. Votka oranı belli bir seviyeye ulaşınca, bizim çocuklar kızlara Nijinsky gibi görünmeye başlıyorlar.

Mekanda güzel bir düzen var. 9:30’da akşam yemeği bitiyor, amfi tiyatroda şovlar başlıyor, 10:30’da onlar bitiyor, canlı müzik başlıyor. Saat 01:00 gibi canlı müzik bitince de, doğal olarak diskoya gidiliyor. Animasyon şovundan çıkanlar, canlı müziğe koşuyorlar ama müzik dinlemekten daha çok oturup içmek için koşuyorlar. Dans eden de pek yok. Durum böyle olunca da, bizim sevgili animatörler dökülüyorlar ortaya ve başlıyorlar dans etmeye. Animatör kızlardan birine sordum. “Ortamı canlandırmak için sizlerin dans etmesi bekleniyor mu” dedim. Kızcağızda, “bizden soft animasyon yapmamız bekleniyor” dedi. Ben bu “soft” lafını, gidip millete saldırmayın ama dans pistini canlandırmak için elinizden gelenide yapın diye anlıyorum.

Güzel ülkemize gelen her erkek turist, kendisini bir dansöz tarafından maskara edilmek üzere hazırlamış olarak geliyor. Türk gecesi adı altında ortaya çıkan dansöz, burada da düzeni bozmuyor ve 150’şer kiloluk Kuzey Avrupalı Beylere yaptırmadığı rezillik kalmıyor. “Benim yaptığımın aynısını sende yap” talimatı ile başlayan rezillik, adamların insan içine çıkacak halinin kalmamasıyla son buluyor. Emin’de, bir dansöz saldırısını daha ucuz atlatmanın huzuruyla geceye devam ediyor. Vinç getirse beni kaldıramaz ama yine de dansözle, halat çekme yarışması yaşamak da istemiyorum.
Turistlerin ağırlıklı olduğu ortamda, Türkçe şarkı çalınacağı zaman ağırlıklı olarak, Tarkan çalma zorunluluğu var herhalde diye düşünüyorum. Turizm Bakanlığının bu konuda yayınlanmış bir yönetmeliği filan olabilir mi acaba? Ya da, en dünyaya açılmış şarkıcımızın, Tarkan olduğunu düşündüğümüz için, yabancılar bunu daha iyi tanır diye çalıyoruz herhalde. Üçüncü bir ihtimalde, Tarkan’ın birçok parçasının göbek atmaya çok uygun olması.
Birde, 13 gündür tesiste olup, her türlü şarkıyı ve dansı öğrenmiş ve Asena’ya dans öğretecek konuma gelmiş turistler var. Bunların görevi de, bu hafta gelmiş çaylaklara, geçen hafta öğrendikleri marifetlerini göstermek. Bu tipler, bir de sanki Oslo’da da Duman dinliyormuş gibi cümleler filan kurarlar.

Havuzda voleybol oynayan İngilizlerin topu, tuttu benim yanıma doğru geldi. Bende tuttum geri attım. Adamcağızda, “thx a lot” deyince, bende “no problem” dedim. Herif de döndü bana, “o you speak English” dedi…  Of ki, of yani. Cevap versen bir türlü, vermesen bir türlü. Konuşmayı, sohbeti yerine göre çok severim ama gereksiz sohbete de son derece üşenirim. Şimdi bana “nerelisin” diyecek, ben “Giresun” diye cevap vereceğim. Arkasından “Giresun” nerede diyecek ve ben o soruya mübarek Ramazan gününde cevap vermek istemiyorum. Ne de olsa turist. Küçük bir göz gülücüğü ile olayı geçiştirmek en iyisi.

Bu tesis, güzel bir tesis ve tatil çok güzel geçti. Nasıl mı anladım? Tatilin çok çabuk geçmesinden anladım. Konu ne olursa olsun, bir şey hemen bitiyorsa, anla ki, o güzel bir şeydir.
Her tatil köyünü, tesisini eleştiren ben burası için negatif anlamda pek söyleyecek bir şey bulamıyorum. Yemekler muhteşem değil ama güzel, servis düzgün, ortam tertemiz ve düzenli, insanlar güler yüzlü ve benim hoşuma giden bir diğer yanı da, tesisin anormal büyük olmaması. Alanları gayet etkili ve verimli kullanmışlar. Tesisin bir de villalar kesimi var ama bizim gibi halktan insanların zaten o bölümle pek bir ilgisi olmuyor. Hatta hiçbir ilgisi olmuyor.

Belek civarına gitmeyi düşünenler varsa, bu tesis benim tavsiye edebileceğim bir yer… Umarım yaşadığınız tatiller, hayallerinizdekiler kadar güzel olur…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder