18 Temmuz 2014 Cuma

Misafir Kabul Etmek...

Günaydın dostlar…

“Bir maniniz yoksa bu akşam annemler size gelmek istiyorlar”. Soru aynen bu şekilde sorulurdu. Telefonun olmadığı günlerde saat 17.00-18.00 gibi çocuklar yakındaki komşulara yollanır ve akşam ziyareti için uygun olup olmadıkları sordurulurdu. Komşularda, “Tabii bekleriz” veya “Bu akşam doluyuz ama yarın akşam muhakkak bekliyoruz” diye cevap verirlerdi. Müsait değilseniz, yeni bir tarih önermek çok önemli bir nezaket kuralıydı.



Uzaktaki komşulara mı ne oluyordu? Onlara herkes langırt diye gidiveriyordu. Tabii olayın bir de risk parametresi vardı. O kadar yol gidip evde kimseyi bulamama ihtimali de vardı. Bazen de tam siz hazırlanmış kapıdan çıkacakken misafir geliverirdi. Her an derli toplu hazırlıklı olmak gerekiyordu. Misafirin ne zaman nereden geleceği hiç belli olmazdı. Misafir odası ve salonlar her zaman derli toplu olmak durumundaydı. Diğer odaların rezilliği, dağınıklığı, pisliği sizi bağlar ama misafir salonu tertemiz ve derli toplu olmalıydı.

Misafir odalarına gösterdiğimiz bu özeni ne yazık ki, ülkemize gelen misafirlerimize ve misafir ağırladığımız mekânlara gösteremiyoruz. Turistik bölgelerimiz rahmeti Müzeyyen Hanım’ın dikiş odasından farksız. Ortalığa mıknatıs atsan, bin tane iğne toplarsın.

Her zaman diyorum ki, “Tamam kardeşim geri döndürülemez bir biçimde ülkenin içine ettik ama en azından şu misafir odalarımızı, Antalya’mızı, Bodrum’umuzu, Marmaris’imizi, Urfa’mızı derli toplu tutsak olmaz mı?”.

İşin acı tarafı, bu bölgelerden çok fazla da yok. Hepsini toplasan on tane etmez. Antalya’nın 100 km doğusu ve batısı, İzmir’in bazı ilçeleri, Muğla’nın bazı ilçeleri, Mardin, Pamukkale, Kapadokya ve de İstanbul; başka da yok zaten. Bu alanlar aynı bir misafir odası hassasiyeti ile korunmalıdır. Bu ülkeye gelen turistlerin bizim misafirimiz olduğunu ve onların gelmesini bizim istediğimizi hiç unutmamamız lazım. Hatta bu konuda kıçımızı yırtıyoruz da denebilir.

Havaalanı ve çevresinden başlayarak bu turistik alanlar ve buralara ulaşım yolları bambaşka bir özenle korunmalı ve evimizin en derli toplu, en güzel odası olmalılar. Gerekiyorsa o hiç kullanılmayan çay takımları bile çıkartılmalı.

Nasıldır bizdeki düzen? Bir şehirlerarası karayolu ve bu yoldan sahildeki tesislere bağlanan ara yollar. Tesisler güzel ama bu yollarda ne istersen var. 500 metre gidiyorsun apartmanın birinin altında bir takım kimyasal tankları, gaz depoları ve bin bir türlü tehlikeli malzeme görüyorsun. Bir tanesinde kimyasal tankı dükkâna sığmamış, biraz eğri koymuşlar. İçeride toz duman bir şeyler oluyor ve tesisten çıkan turistlerin ilk gördüğü manzara bu işletme. Bu tanklarda ne vardır, patlarsa ne olur Allah bilir.

Yollarda bunlar gibi binlerce örnek var. Siz evinizdeki salonun ortasında kimyasal işler yapıyor musunuz? Bir şeyler yapacaksanız da gidip garajda, bahçede bir yerde yapıyorsunuz. Burada da bu tip tesislere hiç yer yok. Çok net bir yönetmelik yazılıp harfiyen uygulanmalı. Bu bölgelerde, bu yollarda olabilecek işletmeler çok net olarak belirlenmeli ve turistik dokuyla bir ahenk içinde yapılmalı.

Yan yana birçok turistik tesis, onların yanında da kamyon tamirhanesi! Bu nasıl bir iştir? Bir Allah’ın kulu da çıkıp “Kardeşim bu buraya pek uymadı gibi sanki” demez mi?

Zaten çok az olan turistik bölgelerimiz dokuyu bozan, görüntüyü çirkinleştiren, tehlike yaratan her şeyden temizlenmeli. “Biz bir turizm ülkesiyiz” demek yetmiyor. Turizm ülkesiyseniz, eviniz her an derli toplu, temiz ve tehlikelerden uzak olmalı. Turist yolda giderken etrafta gördüklerine de hayran kalmalı.

İster ev olsun, ister işyeri bu bölgede olan her yapı için çok özel parametreler olmalı ve kimse bu standartların dışına çıkamamalı. Boyasından, kapısına, penceresine, çatısına, bahçesine, bahçe çitine, garajına kadar her şey o standartlarda belirtilmeli. Bunu sakın bütün evler bir örnek olmalı şeklinde algılamayın. Amaç kesinlikle bu değil. Amaç, bütün evler iki katlıyken beş katlı ev yapıp altıncı kata çıkmak için de demirleri hazır bırakarak etrafın içine eden açıkgözü önlemek.

Turistik bölge ile ilgisi olmayan hiçbir iş yerine de bu bölgelerde faaliyet yapma izni verilmemeli. Otelin yanında sera var, onun yanında yufkacı, onun yanında iki tane çirkin çiftlik, onun yanında benzinci, onun yanında kıraathane, onun yanında kum ve kireç satan bir adamcağız. Bu nasıl bir turistik alan böyle?

Her yerin içine ettik. Deniz üzerinden inerken, Downtown Antalya bile korkunç gözüküyor. Toplam 13 tane ağaç sayabildim. Her yer yüksek çirkin binalarla dolmuş. Bütün istediğim, ülkenin çok az olan turistik alanlarının misafir salonlarımız gibi korunması, güzel olması ve çekici olması. Çok fazla umudum olmasa da, bu kadarcık da bir şey isteyemez miyim?

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

1 yorum:

  1. Günaydın dostlar. Yazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz. Sağlıklı kalın, mutlu kalın...

    YanıtlaSil