4 Kasım 2014 Salı

Edepsizliğin Prim Yaptığı Günler...

Dün sabahki yazımda akşam yemeklerini nasıl televizyonun karşısında piyasaları ve haberleri izleyerek yediğimden söz etmiştim ama işin gerçeği şu ki, çok fazla izlemesem bile televizyon diğer saatlerde de genelde açık oluyor.

Sabahları birçok işim olduğu için, sabah yazılarıydı, piyasalardı, yürüyüşlerdi derken televizyonu açmaya pek bir zaman kalmıyor ama genelde öğleden sonra 3 gibi televizyonu açıyorum. Bir kere açıldı mı da genelde yatana kadar bir daha da kapatılmıyor.
 
Televizyon açık olunca da, her ne kadar başka bir iş yapıyor da olsan ister istemez insanın gözü oraya kayıyor. Dikkati çekecek bir şey duyuyorsun ve hemen kafanı çevirip bakıyorsun.
Bu süreç içerisinde aklınıza gelebilecek her türlü program var. Kayıp arayanları var, insanları evlendirenleri var, cinayetleri çözenleri var, yarışmalar var, açık oturumlar var, göbeğinizi nasıl eriteceğinizi yazanlar var, insanlar baştan yaratanlar var, gerçek arı balının faydalarını anlatanlar var ve kirpilerin neden yılanları takmadığını anlatanlar bile var.

İzledikçe görüyorum ki, bu programların en makbul zamanları didişme anları. Edepsiz yarışmacıların veya katılımcıların birbirleri ile didişmeleri tadından yenmiyor. İzleyenlerde memnun oluyorlar, program yapımcıları da, bu programlara reklam verenlerde, hepsi çok memnun bu durumdan. Bu topraklarda didişme ve edepsizlik muazzam prim yapıyor.

Gözlemlediğim bir başka konuda tartışmaların, münakaşaların her gün dozu artıyor ve seviyesi düşüyor. İnsanlar birbirlerine söylemediklerini bırakmıyorlar. Bugün dünyanın en büyük aşkı bizim diyen evlenme adayları, ertesi gün gelip birbirlerine söylemediklerini bırakmıyorlar.

“En güzel benim tarzım” yarışmasının katılımcıları neredeyse saç saça baş başa kavga etmek üzereler ama sunucudan tek bir müdahale gelmiyor. Hiç karışmıyor ve yesinler birbirlerini diye bekliyor. Neden mi? Çünkü bu işler prim yapıyor, reyting getiriyor, para getiriyor.

Her programda yaşananlar aynı. Yarışmacılar veya katılımcılar birbirleri ile didişirken, en ağır lafları söylerken programı sunanlar kesinlikle müdahale etmiyorlar. Sonuna kadar bekliyorlar. Ayrıca çok isteseler bu tip insanları bir sonraki gün programa çıkarmayabilirler ama bilhassa çıkarıyorlar, zira parayı bunlar kazandırıyor.
Halkımıza her zaman bu tipler cazip geliyor. Bir program yapıp dünyanın en cici yarışmacılarını oraya oturttursanız kimse seyretmez. Düzgünlük, doğruluk, efendilik bu devirde ilgi çekmiyor. “Hepinizi katlarım, sonrada paspas gibi ezerim” diyen yarışmacı her zaman halk oylamasında birinci oluyor.
Sırf reyting gelsin diye didişmelerin, kavgaların körüklenmesini kesinlikle doğru bulmuyorum. Bu programlarda kullanılan düşük seviyeli sataşmalar, milyonlarca insana örnek oluyor ve bu tipler popüler oldukça, diğerleri de bu durumu matah bir şey zannetmeye başlıyor.

Ömrünün çoğunu televizyon karşısında geçiren bir toplum olduğumuz için, bizim gibi coğrafyalarda televizyon yayıncılığının çok daha hassas bir konu olduğunu düşünüyorum. İnsanlar edepsiz futbolcuyu veya yarışmacıyı kendine örnek alıyor.

Çok şey istemiyorum. Sadece, edepsizliğin para etmediği günler görmek istiyorum ama ne yazık ki sokağın ivmesi o yöne doğru değil…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder