25 Kasım 2014 Salı

Ruhi Bey Amca

Günaydın Dostlar,

Dün akşam maçlar bittikten sonra bir müddet izlediğim müzik programındaki bazı eski şarkılar bana eski günleri ve televizyonun ilk yıllarını hatırlattı. Cuma akşamki müzik programlarında acaba Erol Büyükburç filan çıkar mı diye beklerdik.
Elimizde bir televizyon programı da olmadığı için bütün işler tahminler üzerinden yürürdü. Biz Erol Büyükburç'u beklerken Allah bilir o da Dubai'de tatil yapıyordu. Dedikoduya göre veya umutlarımıza göre beklerdik. Neden Erol Büyükburç? Başka kimse yoktu da ondan. Cem Karaca, İngilizce şarkılar söylerdi ve genelde de pek televizyona çıkmazdı.


Rahmeti Erol amca zaman zaman insanları “Ben çok önemli bir insanım.” diye haşlardı ya, gerçekten de öyleydi. Annemlerle beraber birkaç kere kadınlar matinesine gitmişliğim vardır. Kızlar Erol Büyükburç’un üzerine saldırırdı.

Erol Büyükburç’u başka bir sabah yazarım, bu sabahki konumuz TRT 1 ve televizyonun ilk yılları. Hepinizin bildiği gibi Türkiye’de televizyon yayınları 1968 yılında başlamıştır. Daha önceki yıllarda bazı üniversitelerin bu yönde çalışmaları olmakla beraber ilk yayın TRT tarafından 1968 yılının ilk aylarında başlatılmıştır. Pazartesi, çarşamba ve cuma akşamlarında haftada üç gece yayın yapılırdı ve yayınlar akşam 19.00'da başlar, 23.00 gibi filan da biterdi.

Televizyon yayınları başladı başlamasına ama küçük bir sorun vardı, hiç kimsede televizyon yoktu. Yurtdışından televizyon getirmiş insanların dışında kimsede televizyon yoktu. Evimizde televizyon olmasından vazgeçtik, televizyonu olan herhangi bir tanıdığımız bile mevcut değildi.
Sevgili arkadaşım, kardeşim Tufan’ın rahmetli dedesi Ruhi Bey apartmandaki ilk televizyonu alan şahıs oldu ve hayatları bir daha düzelmemek üzere değişti. Haftada üç gece bütün apartman Ruhi Beylere taşınmaya başladı. Rahmeti anneannesi Nafiye Hanım çok iyi bir insandı ve insanlar gelmeden sandalyeleri, koltukları, tabureleri, oturakları, minderleri hazırlardı. Ev tam bir yazlık sinema görüntüsüne dönüşürdü.
Saat 19.00'da çizgi filmler olurdu ve onları kaçırmamak için biz de dâhil olmak üzere apartmanın bütün çocukları 19.00'dan önce evin salonunda yerimizi alırdık. Her şeyi bir yana bırak, kadıncağız 50 kere kapı açmak zorunda kalırdı. Tabii bir de işin ikram boyutu var. Her akşam olmasa da sık sık ufak tefek bir şeyler de ikram ederlerdi.

Saat 20.00'de rahmetli Zafer Cilasun haberleri okurdu. Haberler başlamadan önce de ekrana bir saat görüntüsü çıkar ve saniye tam 20.00'yi gösterdiğinde haberler başlardı. Hafta arası bizim iznimiz haberler başlayana kadardı. Annem “Saat çıkınca aşağıya inin.” diye sıkı sıkı tembihleyip yollardı. Zaten de inerdik zira haberler çok sıkıcı gelirdi. Sağ olsunlar, o zamanlarda da haberleri Doğa Sülen ciddiyetinde okurlardı.

Büyükler genelde cuma akşamı gelirlerdi. Cuma akşamı çok kalabalık olurdu ve uzun oturulurdu. Herhalde o apartmanda televizyon için yukarı çıkmayan tek kişi benim babamdır. Muhtemelen her zamanki gibi kitabını okuyordur.

Cuma akşamları eğlence programı var. Kimin çıkacağı belli olmasa da net olan tek şey Zeki Müren’in çıkmayacağıydı. Çoğu zaman da uzun süre beklemene rağmen bir tane bile sevdiğin sanatçı çıkmaz ve kös kös aşağıya inersin.

Eğlence programı sadece cuma akşamlarında olurdu. Onun dışında genelde çizgi filmler, haberler ve açık oturumlar vardı. Az miktarda da belgesel yayınlanırdı. Düşünün ki reklamlar bile yoktu. Reklamlar yıllar sonra başladı ve ilk başladığı gece herkes yemeğini yarım bırakıp kalkıp reklamları izlemeye gitmişti. Yanılmıyorsam ilk reklam da bir banka reklamıydı.
1977 yılı başında ben Amerika’ya giderken Türkiye’de televizyon halen siyah beyazdı. O günlerden bugünlere ülkede çok şey değişti. Ruhi Bey amcaların salonunda sıra sıra oturduğumuz günler çok gerilerde kaldı.

Düşünüyorum da ne kadar iyi niyetli, ne kadar misafirperver insanlarmış. Aylarca haftada üç gece bütün apartmanı evinde ağırlamak hiç de kolay bir iş değil. Yağ bal olsa yenmez. Herkesi ikisinin güzel ruhları için minik bir duaya davet ediyorum.
Mekânları cennet olsun.

Sağlıklı kalın mutlu kalın...

3 yorum:

  1. Pazarım buruk da olsa yadırganmayacak gibi şenlendi!

    YanıtlaSil
  2. Çok hoş bir anı! Ne çok ihtiyaç var, bu birlik ve beraberlik ya da karşılıksız iyilik duygusuna. İnsanlara güzellikle dokunabilen tüm Ruhi Beylere saygıyla...

    YanıtlaSil