29 Aralık 2014 Pazartesi

Bozüyük Treni...

Günaydın dostlar.

Aylardır Pendik – Ankara yüksek hızlı treni deyip duruyordum ama meğerse yanlış söylüyormuşum. Gerçekte Bozüyük – Ankara yüksek hızlı treniymiş. Tabii Pendik – Bozüyük arasını da trenle gittik ama o bir hızlı tren değil. O tren, hızlı tren postuna bürünmüş Boğaziçi Ekspresi.
Pendik diye lafa başladığımıza göre ilk önce birazcık Pendik İstasyonu'ndan söz edelim. Pendik İstasyonu'nun genel görünüşü ve düzeni Mogadişu Tren İstasyonu'ndan çok farklı değil. Karşısında bulunan 2,5 adet pastaneden başka da oturup çay içecek bir yer yok.



Bizim ülke bir Avrupa ülkesi gibi güvenli bir ülke olmadığı için, trene binerken aynı havaalanlarında olduğu gibi güvenlikten ve bilet kuyruğundan geçmeniz gerekiyor. Ankara Garı'nda bu işlem biraz daha hızlı yürüyor ama Pendik’te yer altı çarşısının ortasında yarım saat kadar kuyrukta beklemeniz gerekiyor.
Kuyruğu aşıp trene bindiğiniz anda da zaten trenin kalkmasına 3-5 dakika kalmış oluyor. Hızlı tren bakalım ne kadar basacak diye büyük bir beklenti içinde yola çıkıyoruz ama bizim hızlı tren bir türlü kıçını kaldıramıyor. Dağıtım kamyonundaki yaşlı amca, yanımızdaki yolda bastı gitti yok oldu, bizim hızlı tren halen bir sağa, bir sola dönüyor.

Altmış, yetmiş km hızla giderek Gebze’ye vardığımızda, herkesin suratına büyük bir hayal kırıklığının ağırlığı çöküyor. "Neyse inşallah bundan sonra hareketlenir" diyerek iyimser olmaya devam ediyoruz. Neden bir türlü hızlı gidemiyor? Döne döne giden yol hızlı gitmeye uygun değil de ondan. Daha fazla bassa raydan çıkar.
Gebze – İzmit arasını da averaj yüz, yüz on km hızla tamamladıktan sonra İzmit – Bozüyük arasında bu hızı da arayacağımızı düşünememiştim.  Ne bileyim milli gururumuz, koskoca hızlı trenin Sakarya Nehri'ndeki kanolardan daha yavaş gideceğini. Nehirdeki kanolar sizden hızlı giderken hızlı bir trende olduğunuza çok da inanamıyorsunuz.
Pamukova’ya doğru çok kısa bir mesafede iki yüz km’nin üzerine çıkan hızlı tren, isterse hızlı gidebileceğini de bizlere göstermiş oluyor. Güzel rüya çabucak bitiyor ve yine doksan, yüz km civarında bir hıza düşüyoruz.

Bilecik Dağları'na yapılan tüneller ve köprüler gerçekten muhteşem olmuş. Hemen belirteyim, tünelin bir tanesinde ufak bir sorun var. Dağ tünel açan makinanın üzerine çöktüğü için, tünelden vazgeçip rayları dağın etrafından dolaştırmışlar. Bu da trenin dümdüz geçememesine, dolayısıyla da yolun ve sürenin uzamasına neden olmuş. Rivayete göre bilmem kaç milyon dolarlık tünel açma makinası da halen dağın içindeymiş. Çöküntü olduktan sonra onu bile çıkaramamışlar.

Bu arada, ben business vagonunda gittiğim için, bir kaşarlı sandviç ve içecek ikramları olduğunu da söylemeden geçmeyeyim. Hemen yan vagonda da minik bir bar gibi bir yer var. İsteyenler gidip oradan bir şeyler alabiliyorlar ama ben dört saat boyunca kıçımı bile kıpırdatmadım…

Bozüyük İstasyonu'ndan kalktıktan sonra gerçek yüksek hızlı tren ortaya çıkıyor. Yolun geri kalan kısmının çoğunu saatte iki yüz elli km hızla gidiyor. Seyahatin dört saat sürmesinin nedeni de bu kısmın yüzü suyu hürmetine. Yoksa diğer kısımların Boğaziçi Ekspresi'nden çok bir farkı yok.

Malum yol boyunca en az iki ayrı hat var ama nedendir bilinmez sık sık tren diğer hatta geçiyor. Daha üç ay önce açılan hatta hemen raylar eskidi mi, yoksa sorun mu var bilmiyorum. Bazen de yerli yersiz tren duruveriyor. Birer, ikişer dakikalık duruşlar ekleniyor ekleniyor ve trenin hızlı tren olamamasına neden oluyor.
Araba ile üç buçuk saatte, otobüs ile dört buçuk saatte gidilen bir yolun, hızlı tren ile dört saatte gidiliyor olması çok da cazip bir durum değil. Unutmayın bu süre de Pendik – Ankara arası için. Üzerine yarım saat Pendik’e gitme süresi, yarım saat de güvenlik kuyruğunda bekleme süresi koyduğunuz zaman cazibesini iyice kaybediyor.

Benim gibi tren manyağı bir insanın hızlı tren için söyleyecekleri doğal olarak bu kadar ile bitmez ama şimdi okula gidip kızımın öğretmenleri ile görüşmem gerekiyor. Çağırdıklarına göre, beni özlemiş olmalılar.
Yarın sabah devam etmek üzere şimdilik hızlı treni bir yere park edelim. Park ettiğimiz nokta da dünyada en çok gezip görmek istediğiniz nokta olsun… 2014’ün son pazartesi gününe bunu hayal ederek başlayalım.

Sağlıklı kalın, mutlu kalın...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder