28 Mart 2016 Pazartesi

Lahore...

Günaydın dostlar…

Pakistan’a ilk gittiğim seyahatten aklımda kalan en büyük konu, insanların ne kadar mutsuz olduğu ve hiç gülmemesiydi. 190 milyondan fazla nüfusu olan ve hiç gülmeyen bir devlet. Defalarca gittim geldim, bir kere bile kahkahalarla gülen bir insan gördüğümü hatırlamıyorum. Konuyu bile unutmuşlar. En fazla tebessüm ediyorlar.
Beraber çalıştığımız Pakistanlı dostlarıma bu durumun nedenini sorduğumda, “İnsanların gülecek hali mi var?” diye bana cevap vermişlerdi. Bir başkası da, “İnsanların bugün gülecek bir şeyleri olmadığı gibi, ileriye yönelik umutlarını da her gün biraz daha kaybediyorlar.” demişti. Bu durum biraz tanıdık gelmeye başladı ama neyse.


Pakistanlıların çok büyük bir kısmı çok fakir insanlar. Bu tip ülkelerde sık sık karşımıza çıkan, ülke gelirinin çok büyük bir kısmının çok küçük bir zümrenin elinde olması durumu, Pakistan’da da mevcut. Çok lüks hayat yaşayan küçük bir kesim var ama onların da çoğunun İngiltere bağlantıları var.

Pakistan’da çok fazla iyi tahsil görmüş insan var. Çok da zekiler ama bu durumu bir türlü ülkeyi ileriye taşıyacak bir şekilde kanalize edemiyorlar. Bunun da en büyük nedenlerinden biri din istismarı. Medreselerin toplum üzerindeki etkisi çok büyük ve birçok yolda karşınıza çıkabiliyorlar.

Sokaktaki dilencilerin bile anadili gibi İngilizce konuştuğu bir ortamda, bu kadar tahsilli insan da varken, bu ülke çok farklı yerlerde olmalıydı, diye düşünüyorum. Aynı değerleri Hindistan paraya çevirdi, Pakistan çeviremedi.
Mutsuzluklar ülkesinin en büyük şehri, ülkenin güneyindeki Karaçi Limanı. 18 milyondan fazla nüfusuyla ikinci büyük şehri de Lahore. Coca-Cola Pakistan’ın merkezinin de Lahore’de olması nedeniyle ben de bu şehre defalarca gittim. Pakistan’ın bütün özelliklerini yansıtan, sokaklarda Mercedeslerle eşeklerin yan yana gittiği çok kalabalık bir bölge.
Lahore’da ve Pakistan’ın diğer şehirlerinde yıllardır terör olayları oluyor ama dünyanın geri kalanı Müslümanların ölmesini çok fazla önemsemediği için, bu saldırılar genelde çok fazla bir haber değeri de bulamıyorlar. Her gittiğimizde kaldığımız otelde (Lahore’un tek 5 yıldızlı oteli) bile patlama olmuştu ama saldırı olduğunda tesadüfen biz orada değildik. Daha sonra gittiğimizde, otelin ön tarafı zarar gördüğü için mutfak kapısından girip çıktığımızı çok iyi hatırlıyorum.

Pakistan’da hiçbir sokak çok fazla emniyetli değil. Sokaklarda yürüdüğünüz zaman etrafta çok fazla kadın görmüyorsunuz. Ülkede çok fazla yabancı da yok. Hatta "hiç yok" da diyebiliriz. Allah var; bizleri çok seviyorlar ama vize istemeyi de ihmal etmiyorlar. Ben kendi adıma, ne ülkeye girerken, ne de çıkarken hiçbir zorlukla karşılaşmadım.

Fakirliğin ve mutsuzluğun tavan yaptığı topraklarda, insanların yarınından endişe duyduğu bir ortamda, bir gram lunapark mutluluğunu bu insanlara çok gören katillerin köşe kapmaca oynadığı bir dünyada yaşıyoruz.
Birazcık mutluluk yaşarlarsa, bir saniye yüzleri gülerse alışırlar diye mi korktunuz? Hiç mi gülmesin bu insanlar? Politik nedenlerle ve din sömürüsü ile zaten her şeylerini ellerinden almışsınız. Sıcağın altında oturan, hareket etmek için motivasyonu olmayan, hiçbir umudu kalmamış bir topluma dönüştürülmüşler. Bir insanı sıfırlarsan, umutlarını yok edersen ondan sonra kontrol edilmesi çok daha kolay olur. Gelecekten hiçbir umudu kalmamış bir insan, senin keyfin olsun diye ölüme bile gider.
Ben, bütün zor yaşam şartlarına rağmen Pakistan’a her gittiğimde oradaki dostlarımla güzel vakit geçirdim. İnanmayacaksınız ama sık sık gülüyorduk da. Her zaman da bu insanların çok daha fazlasını hak ettiğini düşünmüşümdür.

Bu toplumu, lunaparktaki bir saniyelik mutluluğa mahkûm edenlere de, o bir saniyeyi bile çok görüp, suçsuz günahsız insanları öldürenlere de yazıklar olsun. Kimse unutmasın ki, kul görmese de, görüp sesini çıkarmasa da; Allah görüyor…

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder