8 Mayıs 2014 Perşembe

Dünyanın En İyi İlk On Restoranı...

Günaydın Dostlar,

Hepinizin bildiği gibi uçak koltuklarının arka ceplerinde uçtuğunuz havayoluna ait magazinler bulunur. Bu magazinlerde de genelde her türlü bilgi olmakla beraber daha çok konular seyahat ve turizm üzerinedir. Zaten magazinin en az yarısı da reklam sayfalarından ibarettir.
Babam (her şeyi olduğu gibi) bu magazinleri okumayı da çok severdi ve hatta inerken de alıp eve götürürdü. Yine bir seyahat esnasında böyle bir magazini okurken bir yazı bulmuş ve bana “Al sen de oku.” diye vermişti. Yazının başlığı “Dünyanın En İyi İlk 10 Restoranı” idi.


Amerikalı bir restoran kritiği dünyanın birçok yerinde birçok restorana gidiyor, sonra da bunlar hakkında kendi köşesinde yorumlar yapıyormuş. Yıllar sonra bu işi bıraktığında kendi deneyimlerine, gördüklerine dayanarak; “Benim Gözümde En İyi Restoranlar” başlıklı bir yazı yazmış ve bunları da 1’den 10’a kadar sıralamış.

Babam gezmeyi, yemeyi, içmeyi seven bir insandı ve her zaman da “Zamanın ve paran varsa dünyayı gezip görmelisin.” derdi. Bir yay burcu olarak benim de bu konudaki görüşüm çok farklı değildir. “Bu magazini saklayalım ve bu on restorana gitmek hedefimiz olsun.” diye bir yorum yaptı. Ben de "Tamam." dedim ama restoranlar dünyanın her yerinde. Üç dört tanesi Amerika’da, bir tanesi Tokyo’da, Paris’te olanı var vs. vs.

Bizim için en kolay olanı Chicago’da olan restorandı ve onu bir gittiğimizde aradan çıkardık. Oldukça pahalı ve nezih bir ortamı olan güzel bir yerdi. Konsolosluk da Chicago’da olduğu için oraya yılda birkaç kere zaten gidip geliyorduk. AnnArbor’dan araba ile beş saat filan sürüyordu.

Gezmek için Las Vegas’a gittiğimizde listedeki restoranlardan bir tanesinin orada olduğunu biliyorduk ve gidince bir şekilde gideriz diye planımız hazırdı. Amerika’nın şöyle bir iyiliği vardır: Pahalı da olsa, ucuz da olsa her restoranda içeri girmeden önce fiyatları görebilirsiniz. Fiyatlar daha sonra size gelecek fatura ile birebir tutar. Hiçbir şekilde sürpriz ile karşılaşmazsınız. Biz de yerimizi ayırttık ve restorana gittiğimizde fiyatların anormal pahalı olduğunu fark ettik. Pahalı bir yer bekliyorduk ama burası komik derecede pahalıydı.

Ben “Burası çok pahalı. Kalkalım, bile bile bu kadar kazık yemenin bir anlamı yok.” deyince, babam da “Tam tersine bile bile ciddi bir kazık yiyelim, bakalım nasıl oluyormuş” dedi. Ben uzatınca da, “Her gün burada yemek yemiyoruz, büyük bir ihtimalle de bir daha hiç gelmeyeceğiz. O yüzden oturalım yiyelim, tadını çıkaralım. Bir akşam kazık yersek ölmeyiz de, batmayız da” diyerek beni susturdu.
Yemeğimizi yedik ve o akşam güzel bir anı olarak yanımıza kâr kaldı. Gerçekten de bir daha ne Las Vegas’da ne de başka bir yerde öyle bir şansımız olmadı. Ben daha sonraki yıllarda listede bulunan New York’taki bir restoranda yemek yedim ama bizim liste o şekilde kaldı. Kısacası listenin sadece 2,5 tanesini yapabildik.
Babam çok akıllı ve tecrübeli bir insandı. “Yapabileceğin zaman yapacaksın, gezebileceğin zaman gezeceksin.” derken ne dediğini çok iyi biliyordu. Şu anda artık bu seyahatleri yapmamızın mümkün olmadığını bilerek, "İyi ki yapmışız, iyi ki o akşam Las Vegas’da muazzam bir kazık yemişiz" diyorum.

Ben bir gün bir şekilde kalan restoranlara gitsem bile aynı şey olmaz zira o bizim ortak hedefimizdi.

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…
 

1 yorum:

  1. Selam Emin'cim, umarim iyisindir. Uzun zaman oldu konusamadik. Babanin dedigi cok dogru, "Yapabileceğin zaman yapacaksın, gezebileceğin zaman gezeceksin” Bir daha o sans eline gecemeyebiliyor. Sen musteri olmussun top 10 restaurantlarda, bense 1981 senesinde Amerika'da top 10 olan bir restaurant'da calismistim. Minneapolis'in suburb'u Lake Wayzata'da "Chouette" diye bir Fransiz restaurantinda garson olarak calismistim. Dedigin gibi cok pahali bir restaurant'di average check per person was $120.00. Hey gidi gunler diyorum. Yazilarin icin ellerine saglik Emin'cim. Stay safe dude!!

    YanıtlaSil