16 Mayıs 2014 Cuma

Ölüm Bu İşin Doğasında Yok...

Hiçbir ders çıkarmadığımızı ve çıkarmayacağımızı çok iyi biliyorum ama Soma’da yaşanan büyük felaket bir kere daha gösterdi ki, yaşanan bir maden kazasından sonra bizler kazazedeleri kurtarmak için hiçbir bok yapamıyoruz. Lisanıma kızmayın, daha uygun bir kelime aklıma gelmiyor, bu sabah.

Kazadan sonra, ancak cesetleri ne kadar çabuk çıkarıp ailelerine teslim ettiğimizle övünebiliyoruz. Özenle seçilmiş kelimelerden ibaret yorumlar, insanların derdine derman olmuyor, acılarını hafifletmiyor. Bütün bu şamata bittiğinde, sessiz Soma, Kınık, Savaştepe sokaklarında, maddi, manevi her türlü dertleri ve oğullarının, kocalarının, kardeşlerinin, babalarının resimleri ile baş başa kalacaklarını çok iyi biliyorlar.
 
O zaman ne yapmamız gerekiyor? Kazaların olmasını önlememiz gerekiyor. Her türlü önlemi almamız gerekiyor. Bu işleri iyi yapan ülkelere gidip, görüp onları örnek almamız gerekiyor. Bütün bunlar maliyet arttırıcı unsurlar mıdır? Kesinlikle…
Kimse bilmez ama gelin size Coca-Cola, Pepsi, Unilever, Nestle, Procter & Gamble vs. gibi hızlı tüketim malları sektöründe çalışan firmalar, bu konuda neler yapıyorlar onu anlatayım.

Bu firmalar diyorlar ki, işçi sağlığı ve iş güvenliği bizim için her şeyin önünde gelir ve bizler, bu konuyu önemseyen ve minimumda bulundukları ülkenin bu konudaki her türlü kanun ve yönetmeliklerine uyan firmalarla çalışmak istiyoruz. İş burada bitmiyor. Bunları yapıp, yapmadığını da, uluslararası kabul görmüş, bu işlerde uzman firmaları, senin işletmelerine göndererek de denetleyeceğiz diye de ayrıca bildiriyorlar. Bu denetimlerde, yangın kapılarından tutunda, tuvaletlere, mutfaklara, asansörlere, soyunma odalarına kadar, ortamdaki gürültü ve havada dahil olmak üzere her şey denetleniyor.

Hedef 0 puan. Puanlama tersten yapılıyor. 0 puan demek, sıfır hata demek. Firmaların bu denetimlerden 0 puan alması bekleniyor. Alamazlarsa 2-3 ay kadar bir sürede bu eksikliklerini giderip, tekrardan denetime girmeleri gerekiyor. Bu işler için çok büyük bir zaman harcamış bir insan olarak, mutlulukla belirtmeliyim ki, yıllar önce bu denetimler ilk başladığında, %20’lerde olan, 0 puan almış firma sayısı, bugün %90’ların üzerine çıkmıştır.
Türkiye’de bu konudaki en büyük sorunlardan bir tanesi fazla mesai sorunudur. Parasını ödüyorsunuz diye kimseye belli bir saatin üzerinde fazla mesai yaptıramazsınız. Bu konuda, günlük, haftalık, aylık kanunlarla belirlenmiş limitler var. Biz, bu denetimleri yapmaya başladığımız da, denetlenen firmaların %90’ında bunun bir sorun olarak karşımıza çıktığını gördük. Günde 15 saat çalışanlar da vardı, haftada 7 gün çalışanlarda. Bu tip bir çalışma ortamı, bir iş kazası için yaldızlı davetiye göndermek gibi bir şey. Çok çalışan ve yorulan işçilerin dikkati dağlıyor ve kaza yapma riski artıyor.

Çaresi ne? Yeni vardiyalar yaratıp, bu işçileri, belirlenmiş fazla mesai saatlerinden daha uzun bir süre çalıştırmamak. İşverenler doğal olarak buna karşı çıktılar ve bu ekstra maliyet getirecek diye tartışıp durdular. Getirecek tabi ki, hayatta hiçbir şey bedava değil. Bu konuda işin daha ilginç yanı, işverenlerden daha çok, bu duruma işçiler karşı çıktılar. Alışmışlar haftada 100 saat çalışıp eve güzel bir miktar para götürmeye, sen şimdi tutarda onu yasal limit diyerek haftada 60 saate indirirsen adamın geliri %40 azalıyor. Bazı işletmelerde, bu nedenden dolayı işçilerle uzun süreli didişmeler yaşandığını da çok net hatırlıyorum.
Şimdi Soma’da ki durumu hepimiz bir düşünelim. Son iki gündür duyduklarıma göre, 40,000 civarında bir işçi, bu kömür madenlerinde çalışıyor. Birçok insan Soma’nın tek ekmek kapısı dedi. Bu kömür madenlerini işleten firma, iyi bir denetim firması tutup, maden ocaklarının iş güvenliği konusunda her türlü eksiğini, gediğini liste yaptırıp, sonrada çalışanlara dönüp, sizin can güvenliğiniz için, kömür ocaklarını 3-5 ay kapatıp, bütün önlemlerimizi alıp, tekrardan açacağız, deselerdi, sizce çalışanlar ve yaşayanlar ne derdi?

Ben mi ne düşünüyorum? Ben, cevaptan emin değilim…
Madenlerin, en tehlikeli iş ortamlarının başında geldiği kesin. İki gündür duyduklarımdan anladığım, kömür madenleri daha da tehlikeli. Bu da gösteriyor ki, buralarda ki, iş sağlığı ve iş güvenliği standartları en üst noktada olmalı ve bir gram taviz verilmemeli. Birçok işletmede, işçilerin de, bu kurallara uymamak için ellerinden geleni yaparak bu işlere davetiye çıkardıklarını da çok iyi biliyorum ama sen o fabrikayı, o madeni, o işyerini yönetiyorsan, uydurtacaksın kardeşim. Çalışan, kendi canını düşünmüyorsa, onun yerine sen düşüneceksin.
Yukarıda adı geçen firmalar bu işi titizlikle yapıyorlar ve takip ediyorlar. En tepe yöneticilerin, günlük öncelik listelerinde de bu konular, her zaman bir numarada. Bu arada şunu da belirteyim, bu firmalar ilk önce bu denetimleri kendi fabrikalarına, kendi işyerlerine yaptırıp, 0 puanlara ulaşıp, ondan sonra çalıştıkları firmalara döndüler. Birilerine bir şeyler söylemeden önce, kendi evini hale yola sokacaksın.

Hızlı tüketim malları sektöründe çalışan ana firmaların çoğu, yün don üreten firmalara kadar, her firmaya, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda her adımı atacaksınız kardeşim, paraları harcayacaksınız diyorlarsa, birilerinin de, madencilere gidip 10 katını söylemesi gerekiyor.

Maliyetler artarmış, doğru. Bu ülkede dünyanın en pahalı benzinini, en pahalı etini, en pahalı şekerini vs. almaya alışmış olan insanlar, bir şekilde kömür fiyatlarının altından da kalkmayı başarabilirler…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder