28 Nisan 2014 Pazartesi

Aşk Tesadüfleri Sever

Günaydın Dostlar,

Gerçekten de aşk tesadüfleri sever ve bu tesadüfler güzel de olur. Tesadüfen ortaya çıkan aşk, hele bir de zorlama tesadüfler olmadan doğal olarak gelişmişse tadından yenmez.

Tesadüflerin bir kendiliğinden gelişenleri vardır bir de hafif planlayarak tesadüf ettirme durumları vardır. Bence ikisinde de sorun yok, tesadüfü tesadüf ettirmeye çalışmak çok da kötü bir şey değil. Hatırlarsanız bizim Gürsoylu Sokak'taki amca da aynısını yapmaya uğraşıyordu. Tesadüfü, teyzenin evden çıkış dakikasına tesadüf ettirmeye çalışıyordu. 

 
Sokakta, toplantıda, yemekte veya bugünün şartlarına uygun olarak herhangi bir sosyal platformda aşk bir anda karşına çıkabilir. Hiç bilmediğin, görmediğin, konuşmadığın sadece sosyal platformlarda üç kelime yazdığın birine de aşık olabilirsin. Karşılıklı yazılacak olan tesadüfi iki cümle işi bitirebilir. Bir toplantıya gidersin, hiç beklemediğin biri yanına oturur ve bir anda aşk da katılır o toplantıya. Bir bakmışsın sen, o ve aşk üç kişi oluvermişsiniz.
Garip bir duygu ve sırıtma halidir. İnsan bir bahane olsa da sırıtsam diye bekler. En garibi de milletin bin türlü derdi ve konuşmak istediği konu varken sen hep onu konuşmak istersin. Konuyu başka yere çevirirler, sen yine dönüp, dolaşıp aşkı da yanına alıp onun konusuna gelirsin.

Ankara Emek Mahallesi'ndeki Hamdullah Suphi Tanrıöver İlk Okuluna giderken Muhittin de 73. Sokak'ta oturan sarışın minik kızla yolda tesadüfen karşılaşmak isterdi. Biz ilkokul öğrencisi iki tip kızın evinin önüne gider aşağıya inmesini beklerdik. Şimdiki devir olsa hiç göremezsin de o devirde "sokağa çıkıp oyun oynama" diye bir şey vardı da kız ara sıra aşağıya inerdi. Şimdi olsa sabaha kadar Candy Crush oynar yine inmez.
Kız aşağıya iner, arkadaşlarıyla oyun oynar sonra da evine giderdi. Bizim Muhittin de cesaretini toplayıp konuşamazdı ve biz her seferinde kös kös eve dönerdik. O zamanlarda tesadüfen rastlayabilmek bir dert, konuşabilmek ikinci bir dertti. Konuşabilseydi ne diyebilecekti onu da Allah bilir.

İnsanların bir türlü konuşamaması durumu, sekiz yaşında da on beş yaşında da on sekiz yaşında da her zaman vardı. Hatta mahalleden tanıdık bir kızı o bir türlü konuşulamayan kıza yollamak da çok geçerli bir yöntemdi. Kız gidip “Bizim sokaktan Muhittin seninle arkadaş olmak istiyor.” gibi bir şey derdi. Kız da “Neden seni yolluyor da kendi gelmiyor?” filan derse iş tamamdı. “Ben Muhittin filan tanımıyorum.” diye bir cevap verirse durum pek parlak değildi.

Saatlerce bir şeyleri tesadüf ettirmeye çalışıp sonra da bir şeyleri söyleyememeyi bütün hayatım boyunca etrafımda gördüm ama hiçbir zaman anlayamadım. “Gidip konuşsana.” derdim ama arkadaşlarım bir türlü cesaret edemezlerdi. Neden mi cesaret edemezlerdi? Çünkü konuşmadığın sürece her zaman bir umut var. İnsanları da yaşatan içlerindeki bu umutlar zaten. Konuşup da “Hayır.” cevabı alırsan bu sefer umut filan da kalmaz. “Hayır.” cevabı aldıktan sonra sonra gidip konuşmak sıfırdan gidip konuşmaktan daha zordur.

Ortaokulda da arkadaşımın Canan’a olan aşkı için her okul çıkışı cehennemin dibine kadar Canan’a rastlayabilmek için yürürdük. Güzel bir kızdı Canan ve büyük bir tesadüf neticesi karşılaşmışlardı. Diyelim ki rastladık, konuşabilecek misin? Konuşamayacak tabii. Canan şartları en zor olanıydı. Ona tesadüfen rastlamak da zordu, bir şeyler söyleyebilmek de. Ya hiç görmezdik ya da etrafında bir sürü insan olurdu. Canan'ı tek başına bir yerde görmek imkânsızdı. Takipçileri çoktu. O kadar insanın ortasında derdini anlatabilmek de hiç kolay bir iş değildir.

Liseyi bitirdiğimde ben halen on sekiz yaşında değildim ama maşallah bütün arkadaşlarımın arabaları vardı. Bir arkadaşımız tesadüfen okuldan dönen bir kıza rastlasın diye sürekli olarak arabaya binip kızın okul çıkışına giderdik. Genelde de tesadüfü denk getiremezdik veya da kız arabanın yanından geçer giderdi. Bizim arkadaşın yaşadığından haber var mıydı onu da bilmiyorum.
Tesadüfler ve denk getirilemeyen tesadüflerle geçen bir ömür. Aşk kapıyı çalar. Ne zaman nerede çalacağı da hiç belli olmaz. Düğünde de karşına çıkabilir, matemde de. Bir anda üç kişi oluverirsiniz ama misafir etmezseniz de küsüp gidebilir. Hassastır, alıngandır, kırılgandır. Sevilmediğini, önem verilmediğini hissederse anında bozulur ve gider.

Arkasından bakarsınız boş gözlerle. “Dün bu saatlerde diz dizeydik, göz gözeydik nereye gitti bu aşk?” diye arar durursunuz ama o gitmiştir artık.
Herkesin ilk aşkı, son aşkı, tek aşkı vardır. Hepsini bir arada yaşayıp “Sen benim ilk, tek ve son aşkımsın.” diyebildin mi kimseye?

Sağlıklı kalın, mutlu kalın...

1 yorum:

  1. Sabah Sabah Evrankaya27 Nisan 2022 13:32

    Günaydın Dostlar,
    Yazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
    Sağlıklı kalın, mutlu kalın...

    YanıtlaSil