30 Nisan 2014 Çarşamba

Ukalalığın Zirvesi

Günaydın Dostlar,

“Gölge etme başka ihsan istemem senden.” demiş, Diogenes büyük İskender’e. Ne de güzel söylemiş. Şimdiki devirde olsa böyle bir laf edebilmek sıkardı.

Günümüzün insanları, politik olmak adına “Bu bitkinin büyümesi için gölgede kalmaması gerekir.” gibi ortaya bir laf ederlerdi.  Hani, öküz sen anla da çekil ışığımdan anlamında. Bugün de hayatımızda ne kadar çok gölge eden var değil mi? Bu tipler, bırak sana ışık saçmayı gelen ışığa da mani oluyorlar. Üstüne bir de ukalalık, bilmeden yorumlar, her işi basit görmeler, yapılan işi aşağılamalar vs. vs. Geliyor, diyor ki “Ben sana fener tutmaya geldim.” Geldin de baba fenerden beş yüz kat daha fazla ışık veren güneşi kapattın. Al fenerini de git baba ya.
 
 
Emin der ki hiçbir şey göründüğü kadar kolay değil. Her işin kendine özgü elli çeşit zorluğu var. İnsanlar karşısındakinin ayakkabılarını giymeli, onlarla yürüyebiliyor mu önce ona bir bakmalı, daha sonra yorum yapmalı, ukalalık yapmalı. “Ben olsaydım o golü atardım.” Bok atardın.  Sen ilk önce koltuktan koca kıçını kaldır, o ayakkabıları giy, otuz bin kişinin önünde sahaya çık da ondan sonra golü atman kalsın.

Bizim hamurumuzda sanki ukalalık mayası biraz fazla var gibi geliyor bana. Duyuyorum, adam geçen gün diyor ki ” Bak bak nasıl yanlış taşıyorlar masayı.” O zaman bir zahmet buraya gel, masanın bir ucundan tut da  hepimize masanın nasıl taşınacağını bir göster. Arkasından da genelde şöyle bir laf gelir. “Eski zaman olsa ben tek elle taşırdım ama şimdi olmaz, bende disk kayması var.”  Haaaa demek ki sen daha ayakkabıları giyip ortaya çıkamıyorsun bile, o zaman ukalalık da yapmayacaksın.
 
Hudson’s şirketinde çalışırken yılda bir kere yöneticilerle işçilerin bir gün için yerlerini değiştirirlerdi. Ben bütün bir gün boyunca gömleklere fiyat etiketi yapıştırıp sonra da üç gün bel ağrısı çektiğimi çok iyi hatırlıyorum. Üstelik adamın etiketlediğinin yarısından bile az bir iş yapabildiğim halde. Hafif eğilmiş vaziyette bütün gün ayakta etiket yapıştırmanın çok da kolay bir iş olmadığını biliyordum ve bu konuda hiç de ukalalık yapmamıştım ama o günden sonra konu iyice netleşti.

Aynı şekilde benim yerime yöneticilik yapan kişi de gelen sorulardan ve sorunlardan çok bunalmıştı. Ertesi gün bana “Karar vermek etiket yapıştırmaktan çok daha zor bir iş.” demişti. Eskiden "Bütün gün masada oturuyorlar, ne iş yapıyorlar ki derdim ama durum farklıymış anladım.” diye belirtmişti. Bedenen çalışmanın da birçok zorluğu var, masada oturup zihnen çalışmanın da.
 
 
Bazen de “Aman ne olacak canım iki tane bilmem ne yapıyor.” tipi laflar edilir. O zaman sen de yap o iki işi de bir görelim bakalım. Havalar sıcak mı soğuk mu bir anlayalım. Kıçın donuyor mu donmuyor mu bir görelim bakalım.

Ukalalık ve boş laf çok kolay, icraat yapabiliyor musun sen ondan haber ver. Bu tiplerin en sinir bozucu olanları da hiçbir işe yaramayıp mütemadiyen ukalalık yapanlarıdır. Zaten genelde de işi yapanlar ukalalık yapmaz, hep boş duranlar konuşur. Emin de masada oturup bütün gün ukalalık yapabilir. Hatta düşünüyorum da oldukça da başarılı olabilirim gibi geliyor bana.

Neyse ben ukalalık yapmayım da gidip işlerimi halledeyim en iyisi.

Sağlıklı kalın, mutlu kalın...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder