10 Nisan 2014 Perşembe

Benim Sünnetçim


Günaydın Dostlar,

Benim sünnetçim vefat etti. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.

Onla tanışmamız 45-46 sene önceydi. Eş, dost, akrabanın “bu çocuğu artık sünnet ettirin” yaygaralarının o yaz benim başıma bir iş açacağı kesindi. Her ne kadar umursamıyor gibi görünsen de insan ister istemez konuya kafayı takıyor. İçimden “size ne ulan, benim sünnetim size mi kaldı” diye söylendiğimi hatırlıyorum. İşin komik tarafı bu çocuk artık sünnet olsun diye şamata yapanlar genelde hep kadınlardı. Erkekler yapmaz, zira biliyorlar durumu.
Annemde “bak bir sürü oyuncak hediye gelir” diye beni kandırmaya çalışıyordu. Ya anladık hediye kısmı tamamda, işin öbür kısmına bir türlü aklıma yatmıyordu. O yaz artık bu işten bir kaçış olamayacağı da çok net ortadaydı. Ne demişler, kaçınılmazsa enjoy it.

Sünnetten birkaç gün önce sünnet kıyafetlerini giyip neden sokağa çıkardım ve Emek Mahallesinin sokaklarında dolaşırdım, bu sorunun cevabını bugün dahi bilmiyorum. Kesin annem doldurmuştur. Sokaktaki büyük çocukların “baltayla kesiyorlar oğlum” diye bağırmaları halen kulağımda. İnsan kendi kendine kesin öyle değildir diye düşünüyor ama yine de belli olmaz, bir bildikleri de olabilir.
Büyük gün gelip çattığında sevgili dayım 4 saate dedemlerle beraber Ankara’ya gelerek bugün dahi kırılamayan bir rekor kırmıştı. Değil 17,000 km, bir km bile duble yolun olmadığı, kamyonların 25 tanesinin arka arkaya gittiği bir ortamda bu hiç kolay bir iş değildi. Üstelik bu 4 saatlik süreye molada dahil.

Sünnet düğünü Bahçelievler 7. Caddede Akalın Düğün salonunda olacak. Neden mi? Bizim Giresunlu hemşerilerinde ondan. Ayrıca fiyatı da, yeri de çok uygun. Kemal Özkan’la da burada tanıştık. Hava sıcak, zaten bunalmışım adamda oturmuş bana detay, detay ne yapacağını anlatıyor. Duymak istemiyorum kardeşim ne halt edeceksen et de bir an önce bitsin bu iş.

Sünnetçi dediklerini yaptı vallahi. Rahmetli şaka yapmıyormuş. Etrafta balta filan da görmediğim için, içim bir nebzede olsa rahattı. Şarkılar, türküler, göbek atmalar, yemeler, içmelerle sünnet düğünü sürdü gitti. Babamın, insanların çekiştirmelerine dayanamayarak sanki halay çekiyormuş gibi yaptığı ilk, tek ve son ortamdır Akalın Düğün Salonu.
Emin yatakta yatıyor, millet göbek atıyor. Tabi onların keyfi yerinde ayıptır söylemesi giren Emin’e girdi. İnsanlar yatağa gelip öpüyorlardı ve bazıları da hediye bırakıp gidiyordu. İnanın hiç hediye düşünecek halim yoktu. Tek hatırladığım yatağın yanına gelen bir aile bana Ajda Pekkan’ın, "3 Kalp" 45 liğini hediye etmişti. İlk sünnet hediyem bu plaktır. O plağı bana hediye edenlere tekrar çok teşekkür ediyorum.

Düğün sonunda ben yürüyebilirim dememe rağmen beni kucağında arabaya kadar taşıyan sevgili, Şefik ağabeyi de buradan bir kere daha rahmetle anıyorum. Eve gittiğimizde benim canım burnumda ama evde bir bayram havası. Herkes evde, yeniliyor, içiliyor, sofralar kuruluyor, resimler çekiliyor Emin’de salonun ortasında kurulan yatakta yatıyor. Düğüne gelen, gelmeyen herkesin birde eve gelmesi durumu var. Evin içi her daim kalabalık. Vallahi olay şimdiki gibi değildi o günlerde, günlerce yattığımı hatırlıyorum. Ne değişti de şimdiki çocuklar iki dakikada sünnet olurken, biz günlerce yattık onu da bilmiyorum.

Sonunda iyileşip ayağa kalktık. O günlerden bugünlere de anılar ve siyah beyaz resimler kaldı. İçinde çok fazla tag edilebilecek insan kalmayan resimler. Hepinizi saygıyla, rahmetle anıyorum. Mekanınız cennet olsun…

Sağlıklı kalın, mutlu kalın...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder