24 Nisan 2014 Perşembe

Sevgili Neşe Abla...

Günaydın dostlar...

Biliyor musun (tabi ki biliyorsun) Neşe Abla, bu sabah sana bu mektubu yazayım mı, yazmayayım mı diye epeyce düşündüm. Kendi kendime “Zaten her gece konuşuyoruz ama yine de Neşe abla benden bu sabah bir mektup bekliyor mudur?” diye sordum.

Beklediğini hissediyorum. Bizim konuşmalarımız, dertleşmelerimiz ayrı ve bize özel ama 24 Nisan boşluğunun içimize dolduğu bu günde de oturup buraya başka bir şey yazmak gelmiyor içimden.
 
Bizi görüyorsun, Allah'a şükür iyiyiz. Seni çok özlüyoruz ama orada Özgür ile nasıl kucak, kucağa oturduğunuzu görünce mutlu oluyoruz. Tamam, ben Şaşkınbakkal’ın ortasında Neşe ablasız kaldım ama bencillik yapmak istemiyorum Özgür de seni çok özlemiş. Onun da seninle beraber olma hakkı var.
"İyi misin?" diye sormuyorum, çünkü iyi olduğunu biliyorum. Bir arada çok güzel görünüyorsunuz. Her zamanki asil, yakışıklı duruşuyla Cemal baba, güler yüzüyle Bedia anne,  iyi niyetli, samimi bakışlarıyla Muzaffer dede,  bakımlı halleri ve mükemmel ojeleriyle anneanne ve ortalarında Özgür ile beraber pırıl pırıl, zarif güzelliğiyle Neşe abla… Gerçekten muhteşem görünüyorsunuz.

Bir şey söyleyeceğim, ne zaman adın geçse, herkes "Güzel kadın" diye söze başlıyor. Burada konusu geçen sadece fiziksel güzellik değil. Onu zaten artık herkes iyi biliyor. Asıl söylenen ve benim de duydukça çok gurur duyduğum; senin iç güzelliğin, akıllılığın, zarifliğin, kaliten, insana verdiğin değer ve yorumların.

Benim sırdaşım, arkadaşım, ablam, yengem çok şeyimdin ama görüyorum ki, senle bir şeyler paylaşmak isteyen, senin fikirlerini merak eden bir tek ben değilmişim. Herkes seninle yaşadığı dakikaları yine yaşamak istiyor.

Evde hiçbir şey değişmedi, minik dayım, Neşe abla düzenini olduğu gibi devam ettiriyor. Karanfil ile ikisi o konuda çok başarılar. Bilmesen, Neşe abla 15 dakika evvel evi topladı da Migros’a gitti zannedersin. Balkon yıkanmadan kimse balkona çıkamıyor. Dayım “Daha sezon açılmadı” diyor. Saat 19.00'da yemek, 20.13’de kahve âdeti de aynen devam ediyor. Sana bir şey söyleyeyim mi, ne zaman oraya gitsem koridordan bir yerden çıkıp gelecekmişsin gibi geliyor.

Zaman zaman aksatsam da sabah yürüyüşlerimi yapıyorum. Seninle en son oturduğumuz yer olan Cafe Cadde’nin önünden geçerken kaldırımın kenarında beraberce oturduğumuz masaya bakmadan edemiyorum. Evimin dibinde olmasına rağmen ben o gün ilk defa Cafe Cadde’de oturmuştum. Ne kadar yorgundun o gün ama gözlerindeki bahar güneşi ışıltısı her zamanki gibi pırıl pırıldı.
Sana anlatacağım haberler ve yeni dedikodular var. Bu gece bir ara paylaşırım seninle. Yok yok o konu değil. Bu konuyu daha önce hiç konuşmadık. Ne diyeceğini merak ediyorum.
Tamam tamam kızma, bak ağlamıyorum artık. Kemdim de beklemiyordum ama sana iki satır mektup yazacağım diye ne kadar çok ağladım dimi. Düşünüyorum da 40 senelik beraberliğimizde muhtemelen sen beni hiç ağlarken görmemişsindir. Bunu da görmemiş ol.

Orada mutlu, huzurlu olduğunu görüp teselli buluyoruz ama işin gerçeği de şu ki, seni çok özlüyoruz. Dayım çaktırmamaya çalışıyor ama gözlerinin hep seni aradığı kesin. Sarı Puppy’de öyle. Ayşın, her zamanki gibi yine burada.

Ben mi? Ben de seni çok özlüyorum be Neşe abla…

Sağlıklı kalın, mutlu kalın...

1 yorum:

  1. Günaydın Dostlar,
    Yazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
    Sağlıklı kalın, mutlu kalın...

    YanıtlaSil