21 Mart 2014 Cuma

Çoban Salatası

Günaydın Dostlar,

Restoran denizin dibinde, elini uzatsan suya değeceksin. Masanın ayakları neredeyse suyun içine girmiş Yer bildirimini yapmışsın. Güneş yavaş yavaş batıyor. Güneş ışıklarının masmavi suyun üzerindeki huzurlu etkisi, insanda “Ben burada ömrümün sonuna kadar oturabilirim.” gibi bir his yaratıyor. Dostlarına “Keşke siz de burada olsaydınız.” mesajları atıyorsun. Hava o kadar güzel ki limonata çarpı iki. Balıklar mutfaktan gelmeyecek de adeta denizden atlayacaklar tabağına.
Rakının suya oranı hiçbir zaman bu kadar mükemmel olmadı. Rakı bardağının arkasındaki deniz manzarasıyla beraber görüntüsü tam Instagramlık. Beyaz peyniri mi sordunuz? Böyle bir beyaz peynir daha önce hiç üretilmedi. Topatan, dünyanın en tatlı kavunu yarışmasında birincilik kazanmış da gelmiş.


Sohbet inanılmaz güzel. Ülkede bir gram dert, tasa kalmamış. Her şey birbirinden mükemmelken sıra o çok önemli soruya gelir, “Salata alır mıyız efendim?” Alırız tabii, sorduğun hata. Böyle bir ortamda alınacak tek bir salata vardır, o da çoban salatasıdır. Böyle bir balıkçıda “Ben bir enginarlı kuşkonmaz salatası alayım.” gibi cümleleri de hiç anlamamışımdır.

“Çoban salatanız soğanlı mı olsun efendim?” Bu ne biçim bir soru ulan? Çoban salatası soğansız olur mu? Soğansız olursa onun adı çoban salatası olur mu? Onun adı şivan salatası olur, davaro salatası olur, bir şey olur ama çoban salatası olmaz.

Çoban salatası çok özel bir konudur bizim için. Bir duygu bağımız vardır çoban salatasıyla.

Çoban salatası, yazın çocukluğumuzun geçtiği Beylerbeyi’nde, Çakal Dağı yolunun 750. metresinde bulunan rahmetli dedemin evinde yapıldığı gibi yapılır. Dayımın mangalda pişirdiği etlerin (gerçi biraz büyüyünce o işin sorumluluğu bana geçmişti) ve rahmetli anneannenin yemeklerinin yendiği, dedenin tek duble rakısını içtiği, balkondan Boğaz'ın görüldüğü yemeklerdeki gibi yapılır. Hatta iki ayrı kayık tabakta hazırlanıp masanın bir o tarafına bir bu tarafına konulur.

Büyüyünce o koca bahçeyi sulama işi de bana geçmişti. Düşünüyorum da yaz aylarında yavaş yavaş her iş bana kalmış. Arka bahçede sebzeler meyveler, ön bahçede Beylerbeyi’nin en güzel çiçekleri... Adres tarifi, “Küplüce Mahallesi’ndeki, bahçesinde en güzel çiçekler olan ev.” şeklinde verilirdi. “Beylerbeyi’ne gelin, Attila’nın evini sorun.” da oldukça kullanılan bir tarifti. Rahmetli dede “Yeşilbiberlere bol su ver ki acı olmasınlar.” derdi. Ben de yarım saat boyunca yeşilbiberleri sulardım. Dikkat etmek lazım, akşama çoban salatasında kullanacağız onları.
Domatesler de bahçeden, salatalıklar da; bahçede ne isterseniz var. Onların da doğru dürüst sulanmaları gerekiyor. Minik minik kesilip çoban salatasının içine konacaklar. Maydanozlar bu tarafta, naneler de bodrum kapısının biraz ilerisinde. Doğal olarak onları da birazcık sulamak gerekiyor.

Rahmetli Ayşe hala saat 16.30 gibi soğanları doğrar ve acısı gitsin diye tuzla ovardı. Proje önemli, akşama çoban salatası yapılacak. Bol soğanlı olması lazım, başka türlü onun adı çoban salatası olamaz.

Sofra hazır, güneş yavaş yavaş batıyor. Çoban salatası da masaya gelmek üzeredir. Emin, bahçe sulamayı bitirmiş; yüz otuz metre uzunluğundaki hortumu daireler şeklinde toplayarak bodruma taşınabilecek bir hale getirmeye çalışıyor. Vallahi kolay bir iş değildir o hortumu öyle toplayabilmek. Hortumu bodruma attın mı artık mangalda etleri pişirmeye hazırsın. Mangal hazır, etler çabucak pişer ve balkondaki yerimi alırım. Yaz aylarında olduğumuza aldanmayın, Çakal Dağı’nın yarı yolunda akşamlar soğuk olur. Yün don gerekmese de hırka, kazak filan bir şeyler giymek şart.

Yemek biter, çoban salatası biter. Dede kahve yapmaya gider. Dayım da genelde kendi kahvesini kendi yapar. Bir babadan oğula durumu var herhalde. Tek duble rakı, şekerli Türk kahvesi ve tek sigara... Dedenin bu standardı yıllarca hiç değişmedi. Benim bildiğim dönemde, hiçbir zaman yemek üstüne iki sigara veya iki duble rakı içtiğini görmedim.
Bugün Beylerbeyi’ndeki masada çok eksiğimiz var. Ev de halen orada durmakla beraber, artık bizim değil ama kalplerimizdeki masada herkes yerli yerinde. Çoban salatası yine yenecek, rakılar yine içilecek ve kalplerimizdeki masa hiçbir zaman boşalmayacak.

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…
 

1 yorum:

  1. Günaydın Dostlar,
    Yazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
    Sağlıklı kalın, mutlu kalın...

    YanıtlaSil