27 Mart 2014 Perşembe

Perşembe Pazarı

Günaydın Dostlar,

Her perşembe Erenköy sokaklarında, sabahın erken saatlerinde semt pazarı kurulur ve akşam hava kararıncaya kadar devam eder. Farklıdır pazarcının hayatı. Diğerlerine benzemez. Ayrı bir dünya, bir yaşam tarzıdır. Ben, her zaman pazarcıların dünyasını sirk hayatına benzetmişimdir. Kendine özgü kuralları, kültürü vardır. Sen yatağında yarım gözle baktığın alarmın çalmasına daha 39 dakika olduğunu görüp mutlu olurken pazarcının günü çoktan başlamıştır. Yazı, kışı, sıcağı, soğuğu, yağmuru, çamuru yoktur bu işin; o pazar muhakkak kurulacaktır.


Sirkte doğan çocukların kaderi nasıl sirkte çalışmak ise pazarcılık da babadan oğula geçer. Bu hayatın içine doğmak ve bu dünyada büyümek gerekir. “Hadi ben işten ayrılayım da pazarcı olayım.” diyemezsin. Bu özel dünyaya ortasından girmek çok zordur. Denersen de en fazla pazar yolunda arabasının arkasından cam tabaklar, bardaklar satan amca kadar girebilirsin bu dünyaya.

Sorumluluğu vardır pazarcının. İnsanlar, akşam yemeği sohbetlerinde “Yarın da kahvaltıdan sonra pazara giderim.” diye planlar yaparken onları ortada bırakamazsın. Ertesi sabah doğacak güneş kadar kesindir perşembe pazarının kuruluşu.

Sabahın erken saatlerinde tahta parçalarını, kartonları, kâğıtları 20 kiloluk boş yağ tenekeleri içinde yakıp elleri ısıtmak; küçük ocaklarda çay demlemek bir pazar geleneğidir. Dünyanın en kaliteli çaylarını karıştırsan karanlık sabahlarda bu minik ocaklarda demlenen çayın tadına ulaşamazsın. Biraz sohbet, biraz hazırlanma, biraz ısınma, biraz çay içmeyle başlar hayat. Adeta bir kabul günüdür. Aile bir araya gelmiştir. Yaşamadan bilmenin imkânsız olduğu garip bir bağdır bu. Yatılı okul tadında bir arkadaşlık, kardeşliktir.

Tentenin ipini Emekli Zabıta Müdürü Mehmet Bey’in bahçe demirine bağlarken akıllarda yine aynı soru vardır. Mehmet Bey uyandığında “Bu ipi buraya bağlamayın diye size 130 kere söylemedim mi?” diyerek yine kızacak mıdır acaba?

Herkesin yeri santim, milim bellidir pazarda. Yün doncu, yine her hafta olduğu gibi köşeden ikinci tezgâhta yerini almıştır. Tezgâhın kısa ayağının altına koyacağı taş da her zamanki gibi yanında. Çok kıymetlidir o taş. Her yere amcayla beraber gider. Sabah karanlığında tezgâhın birazcık kısa olan, sol arka ayağının altına koyacak taşı nereden bulacaksın?

Sebzeler dizilir, meyveler dizilir ve yavaş yavaş pazar hareketlenir. Her ne kadar bağırarak müşteri çekmek yasaksa da kimse dinlemez bu yasağı. Pazarcı; dedesinden, babasından böyle görmüştür. Bağırmadan pazar olmaz.

Pazarın daha tezgâhlar kurulurken gidenler, gündüz gidenler ve de akşam toplanırken gidenler olmak üzere üç tip müşterisi vardır. Akşam son anda uygun fiyatlar yakalamak da mümkündür ama iyisi kaldıysa tabii. Meyveleri, sebzeleri geri götürmeye çalışmak da bir maliyet; o yüzden o saatler her türlü pazarlığa açıktır.

İyisi demişken bizim çocukluğumuzda pazarlarda bir sürü çürük veya çürümesine çok az kalmış meyveler, sebzeler olurdu. Şimdi bakıyorum da her şey gıcır gıcır, bir gram çürük yok. Çürükler de doğal yetiştirilen ürünlerle beraber uçtu, gitti galiba. Artık hiçbir şey çürümüyor. Kırk yılda bir pazara gittiğimde annem “Doğru seç, sakın çürük alma.” derdi ama artık bu uyarı pek geçerli değil.

Dediğim gibi pazarda herkesin bir yeri vardır ve bu noktaların hepsi stratejik olarak ayarlanmıştır. Soğan, patatesin bir ağırlığı olduğu için onlar genelde çıkış noktalarına yakın yerlerde konuşlanmıştır. Kimse, pazarın ortasından kilolarca patates alıp uzun mesafeler taşımak istemez. Ayrıca kültürümüzde yarım kilo patates almak gibi bir şey de yoktur. Nedense onlar en az iki kilo alınır. Daha az alınırsa ayıp mı olur, yasak mıdır ben bunu çözemedim.

Perşembe pazarı bir gelenek, bir buluşmadır. İnsanların gözleri bir yandan da her hafta gördükleri insanları arar. Biz meraklı insanlar olduğumuz için komşuların ne aldıklarına da bakarız çaktırmadan. Sonra da gidip “Ayşe Hanım da torbayı patlıcan doldurmuştu, ne yapacaksa o kadar patlıcanı?” diye dedikodu yaparız.

Karanlık bir Erenköy sabahında, perşembe pazarı yine kuruldu. Yarınını organize etmeye çalışan, yarınını yaşamaya çalışan herkes orada. Yün doncu amca da cam tabakçı beyefendi de pazarda patlıcan bırakmayan Ayşe teyze de.

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…


1 yorum:

  1. Günaydın Dostlar,
    Yazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
    Sağlıklı kalın, mutlu kalın...

    YanıtlaSil